Mesnevi ortaya nasıl çıkmıştır? Hazret-i Mevlânâ’ya Mesnevi’yi yazdıran şey neydi? 26.000 beyitlik bir eserin ortaya çıkış hikayesi…
Nasıl ki müslümanların îman güneşi, Hazret-i Ömer’in İslâm’ı kabûlüyle kuvvet bulmuşsa, Şems-i Tebrizî Hazretleri’nin de mânevî me’mûriyeti Hazret-i Mevlânâ ile kemâle ermiştir. O âna kadar kimsenin cihân şeyhi olduğunu bilmediği Hazret-i Şems, Hazret-i Mevlânâ’nın muhabbet ışığı ile aydınlanmış; dillere destan olmuştur. Bu iki büyük mürşidin birbirlerine olan muhabbet ve ihtiramları ise, gerçek bir mürîd ile mürşidi arasındaki hâli ne güzel yansıtmaktadır.
Hazret-i Şems’in Hazret-i Mevlânâ’ya verdiği hediye, mahrûmiyet, hasret ve muhabbetten başka bir şey değildi. Bu muhabbet ve hasretin en güzel örneklerini saâdet çağında Hazret-i Ebû Bekir -radıyallâhu anh- ve Hazret-i Fâtımâ -radıyallâhu anhâ-’nın hayatında görürüz:
Hazret-i Ebû Bekir Sıddîk, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’le her yeni buluşmasında ayrı bir vecd ve istiğrak hâli yaşardı. Yanındayken bile O’na olan muhabbet ve hasreti teskîn olacağı yerde daha da ziyâdeleşirdi.
Âşıklar sertâcı Hazret-i Fâtımâ annemiz, Efendimiz’in âhirete intikâlinde şöyle buyurdu:
“Fahr-i Kâinât’ın ukbâ âlemini teşrîfiyle benim üzerime öyle bir musîbet geldi ki, karanlığın üstüne gelse, karanlığın rengi değişirdi…” (Sahîh-i Buhârî Muhtasarı, IV, 45)
MESNEVİ NASIL ORTAYA ÇIKMIŞTIR?
İşte bu muhabbet ve aşk yolunda yürüyen Hazret-i Mevlânâ da, Şems’i kaybedince, onun hasreti ile yandı ve kavruldu. Onun bu firâk ve hasreti neticesinde 26.000 beyitlik bir MESNEVΠmeydana geldi.
Nitekim firkat sırrını, en açık zevkiyle Hazret-i Mevlânâ takdîm etmiştir. Onun:
Mârifet sâhibi insanı temsîl eden neyi dinle!
Ayrılık şikâyetlerinin heyecânını iç!..
diye başlayan Mesnevî’si, esâsen bir firkatnâme-i şâhânedir. Nûr-i Muhammedî, Hazret-i Mevlânâ’ya, Şems kanalından verildiği için, Şems’in ayrılışı hep firkattir.
Kendisini, sonsuz mânâ deryâsında bir gönül yolculuğuna çıkaran Şems-i Tebrizî olduğu için hayat boyu rûhu, ışık etrafında dönen pervâne gibi onun meclûbu olur ve onu arar. O, artık Mecnûn gibi bir türlü ulaşamadığı Leylâ’sı ile kavrulup yanmaya me’mûr kılınmıştır.
“–Şems sağ!” diyen birine, üzerinde ne varsa verir. Dostları bunun bir yalan olduğunu ifâde ettiklerinde:
“–Ben onun yalanına bunları verdim. Hakîkatine canımı verirdim.” der.
Hazret-i Mevlânâ, bu firkat ateşinde yanan gönül derdini, şu şekilde dile getirir:
“Benim derûnî âlemim, acabâ neden feryâd ü figân ediyor?”
“Benim derdime, ıztırâbıma kim muttalî oluyor?”
“Herkes beni kendi istîdat ve temâyülüne göre dinliyor. Kötü kişi, beni kendi hisleriyle te’lîf ediyor ve öyle anlıyor. Hak yolcusunun ise, benimle rûhâniyeti artarak, hissiyâtı coşuyor ve ney, ona şifâ oluyor.”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Mesnevî Bahçesinden BİR TESTİ SU, Erkam Yayınları

http://www.islamveihsan.com/mesnevi-nasil-ortaya-cikmistir.html