İbâdetlerin her biri bizleri güzel ahlâka ulaştırmak ve çirkin, kötü ahlâktan uzaklaştırmak gayesine mâtuftur.
Günümüzde üzülerek görüyoruz ki;
İslâm’ın emirlerini gerçekleştirirken zâhirî hususlara ehemmiyet veriliyor. Fakat güzel ahlâka yeterince ihtimam gösterilmiyor.
Cenâb-ı Hak; zâhirî ibâdetlerin her birini, insan rûhuna şifâ olarak emretti elhamdülillâh!.. İbâdetlerin her biri de; bizleri «hüsn-i hulk»a, güzel ahlâka ulaştırmak ve mezmûm olan, çirkin ve kötü ahlâktan uzaklaştırmak gayesine mâtuftur.
HİÇLİĞİN İDRAKİ
Meselâ; namaz, Allâh’ın huzûrunda hiçliğin idrâki. Secdelerde Allâh’a yaklaşmak ve ilâhî mülâkat. Cemaatle namazlarla içtimâîleşmek. Cihadda olduğu gibi muntazam ve kenetlenmiş saflar hâlinde Hakk’a kulluk. Namazın faydası sadedinde, âyet-i kerîmede;
“Namaz, fahşâdan ve münkerden (edepsizlikten ve kötülükten) alıkoyar.” (Bkz. el-Ankebût, 45) buyuruluyor.
Namaz bizim için ilâhî bir röntgen mesâbesindedir ki, onunla îman ahlâkımızın Cenâb-ı Hak’la yakınlık seviyesi gösterilir.
BÜTÜN İBADETLERİN GÜZEL AHLAKLA İRTİBATI VAR
Çünkü; Namazın da bütün ibâdetlerin de mutlaka güzel ahlâk ile irtibatı vardır.
Kezâ; Orucun hikmeti; «Takvâya erişmeniz için, şükretmeniz için» diye beyan ediliyor. (Bkz. el-Bakara, 184-185) Oruçta helâlden bile riyâzat ile istifâde var. Ağızdan gireceklere dikkat edildiği gibi, ondan çıkacak sözlere de âzamî dikkat edilmesi emrediliyor. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyuruyor:
“Ya hayır söyle yahut sus!” (Hâkim, IV, 319/7774)
SUSMANIN İBADETİ
Susmak, tefekkür mâhiyetiyle ayrı bir ibâdet hâli. Bu bakımdan evvelki ümmetlerde sükût orucu da mevcuttu.
Sükût, kuru kuruya susmak değil; tefekkür derinliği içinde ilâhî hikmetleri idrâk hâli içinde yaşamaktır. Yani ilâhî kudret akışlarını ve ilâhî nakışların vitrinlerini iç âleminde seyretmektir. Buna mukabil şeytânî ve nefsânî vitrinlerden de kendini koruyabilmektir. Böyle olunca sükût, bir fazîlettir ve müstesnâ bir tefekkür malzemesidir. Bunun içindir ki;
Orucun göze, kulağa ve gönle de tutturulması îcâb ediyor. Buna dikkat edilmezse orucun boşa gideceği bildiriliyor. Buyurulur ki; iki kadın gıybeti dolayısıyla oruçlarını imha etmişlerdir.
MERHAMET VE CÖMERTLİK
Zekât zaten başlı başına cimrilik ve bencillikten uzaklaştırmak, merhamet ve cömertlik sıfatlarını kazandırmak gayesinin tahakkukunda birinci seviye. Farz seviyesindedir.
Şunu unutmamak lâzım ki, hırsızlık en kötü bir hâldir. Zenginin, fakirlerin hakkı olan zekâtı vermemesi de aynı şekilde büyük bir hırsızlıktan başka bir şey değildir. Bu, açıkça bir zenginin fakirlerin hakkını gasp etmesidir.
Gerçekleştirilen infak ve sadaka ise, hudutsuz hayır-hasenat… Cenâb-ı Hakk’a yakınlığın en güzel ölçüsü:
“Sevdiğiniz şeylerden infâk etmedikçe «birr»e (hayrın kemâline) vâsıl olamazsınız…” (Âl-i İmrân, 92)
İNCİTMEK YASAK!
Hacda ise; «Refes yok, cidal yok, fısk yok!» buyuruluyor. (Bkz. el-Bakara, 197) Nezâket ve zarâfet tâlîmi… Bir bitkiyi dahî incitmek yasak. Bir avcıya avı göstermek yasak.
Hacdaki şeytan taşlamanın mâhiyeti, hayatın her safhasında iblisi taşlamak zaruretini idrâk. İki parça dikişsiz elbiseyle hiçliğe bürünmek ve Hakk’ın emri etrafında pervâne olmak…
Kurban ise, fedâkârlığın ve Hakk’a yakınlığın bir zirvesi ve şiârı. Hazret-i İbrahim’in, en kıymetli oğlunu böyle bir fedâkârlık içinde oluşunu tefekkür…
Hepsinin güzel ahlâk ile irtibâtı âşikâr…
Yani zâhirî ibâdetlerde de Rabbimiz bizden güzel ahlâk istiyor.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Yüzakı Dergisi, Sayı: 161
http://www.islamveihsan.com/ibadetlerin-ozu.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder