Şunu diyebiliriz ki, İslâm, baştan sona terörle mücâdeledir. İslâm’da kan dökmek ve toprak almak için savaşmak, toprağı kanla sulamak yasaktır, haramdır. Kılıç, ancak zulmü kaldırmak ve hidâyetlere vesîle olabilmek için kullanılır. Bu gâyeye hizmet etmeyen bir kılıç, ancak bir demir parçasıdır.
CİHAT NEDEN YAPILIR?
Yani cihâd, cerrahın elindeki neşter gibidir. Fesat çıkaran, kendi menfaatleri uğruna insanları kırıp geçiren kötü insanları durdurmak için kullanılır. Nasıl ki kangren olmuş bir uzuv, bütün vücûdun selâmeti için kesilirse, insanlığın huzûru için de ıslâhı mümkün olmayan kötü insanlar ortadan kaldırılır.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
(Tâlût’un ordusu), Câlût ve askerleriyle savaşa tutuştuklarında: «Ey Rabb’imiz! Üzerimize sabır yağdır; ayaklarımızı sâbit kıl ve kâfir kavme karşı bize yardım eyle!» dediler. Sonunda Allâh’ın izniyle onları yendiler. Davud da Câlût’u öldürdü. Allah ona (Davud’a) hükümdarlık ve hikmet verdi, dilediği ilimlerden ona öğretti. Eğer Allâh’ın, insanların bir kısmıyla diğer bir kısmını defetmesi olmasaydı, yeryüzü fesâda uğrardı. Lâkin Allah bütün âlemlere karşı büyük bir lûtuf ve ihsan sahibidir.” (el-Bakara, 250-251)
“Sizden önceki nesillerden akıllı kimseler, (insanları) yeryüzünde bozgunculuk yapmaktan men etselerdi ya! Fakat onların içinden, ancak kendilerini kurtardığımız pek az kişi bunu yaptı. Zulmedenler ise kendilerine verilen refahın peşine düşüp şımardılar ve mücrim olup çıktılar. Ahâlîsi, ıslah edici kimseler olsaydı, Rabb’in o şehirleri haksız yere helâk edecek değildi.” (Hûd, 116-117)
DİNDE ZORLAMA YOKTUR
İslâm, doğruları insanlara ulaştırıp anlatmak ister. Ancak hiçbir zaman bunları kabul etmeleri için insanları zorlamaz.[1] Zira Cenâb-ı Hak, imtihan için dünyaya gönderdiği kullarının hür olmasını murâd etmektedir. İslâm’ı kabûl edenler hür irâdeleriyle kabûl etmeli, reddedenler de hür irâdeleriyle reddetmelidir ki âhirette mükâfât veya cezâ verilebilsin.[2] Bu sebeple insanlara İslâm’ı tebliğ etmenin önüne geçen, onların hür irâdeleriyle İslâm’ı incelemesine mânî olan güçlerle de savaşmak gerekebilir. Zira onlar, inançsız insanların hürriyetini kısıtlamakta, onları İslâm’dan uzak kalmaya zorlamaktadırlar.
ZORLA VE BASKIYLA İMAN ETTİRMEK OLMAZ
Îman, ancak hür irâdeyle ulaşılabilecek bir nîmettir. İnsanları zorla ve baskıyla îmân ettirmek mümkün değildir. Zorlanan insanlar ancak münâfık olurlar. İslâm ise münâfıklığı kâfirlikten daha kötü görür. Bu sebeple müslümanlar, tarih boyunca hiç kimseyi İslâm’a girmeye zorlamamış, ellerindeki esirleri bile bu hususta serbest bırakmışlardır. Mısır’ın fethine iştirâk etmiş olan Ziyâd bin Cez’ şöyle anlatır:
“…Harpten sonra elimizdeki Mısırlı savaş esirlerini bir araya topladık; hristiyan olan karşı taraf da geldiler. Biz esirleri, İslâm’ı veya hristiyanlığı tercih etmeleri husûsunda serbest bıraktık. Birisi İslâm’ı seçtiğinde biz fetih esnâsında getirdiğimizden daha kuvvetli bir sesle tekbir getiriyor ve onu yanımıza alıyorduk. (Artık o bizimle aynı hak ve vazifelere sahip oluyordu.) Hristiyanlığı seçen olunca onu da serbest bırakıyorduk ve hristiyanlar bağırarak onu yanlarına alıyorlardı; biz de cizyesini bağlıyorduk. Ancak buna sanki içimizden biri onlara katılmış gibi çok üzülüyorduk…” (Taberî, Târih, I, 512, [20. Sene])
Dipnotlar:  [1] Bkz. el-Bakara, 256; Yûnus, 99; Ebû Dâvûd, Cihâd, 116/2682. [2] Bkz. el-Enfâl, 42; el-Kehf, 29; ez-Zümer, 7; el-Câsiye, 15.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Hak Din İslâm, Erkam Yayınları

http://www.islamveihsan.com/cihat-insanlari-zorla-iman-ettirmek-degildir.html