Hikâye edildiğine göre Ebû Mansur bin Zükeyr  rahmetullahi aleyh  zâhid ve sâlih bir insandı. Ömrünün son dönemlerinde gözyaşlarını tutamaz oldu. 
Hayatının sonlarına doğru, vefât anı yaklaştıkca çok ağladığı için gözleri adeta pınar olmuştu.
Birgün ona:
“-Neden ölüm vakti yaklaşınca ağlıyorsun?” diye soruldu.
O da:
“-Ben şimdiye kadar hiç gitmediğim bir yola gidiyorum. Orada nelerle karşılaşacağımı bilemiyorum. Yaptığım ameller fayda verecek mi vermeyecek mi? O düşüncelerle kalbim ürperiyor, yüreğim sızlıyor ve gözyaşlarımı tutamıyorum ” dedi.
Vefat ettikten sonra oğlu rüyâsında gördü ve:
“-Babacığım, Allah sana nasıl muamele etti?” diye sordu.
Babası da:
“-Ey oğulcuğum! İş senin bildiğin gibi değil.
Hesap vermek, hesaba çekilmek çok zor, çok sıkıntılı, çok çetin bir iş. Bir ömür yaptığım ameller fayda vermedi.
MERHAMETLİLERİN EN MERHAMETLİSİ
Merhametlilerin en merhametlisi, adâletlilerin en âdili Rabbim bana şöyle seslendi:
“-Ey Ebû Mansur! Ben sana yetmiş yıl ömür verdim. Bugün yanında ne getirdin?” buyurdu.
Ben de:
“-Ya Rabbi, otuz hac yaptım” dedim.
Allah Teâlâ:
“-Onları kabul etmedim” buyurdu.
“-Ya Rabbi, kendi elimle kırk bin dirhem sadaka verdim” dedim.
“-Onları da kabul etmedim” buyurdu.
“-Altmış sene gündüzün oruç tuttum ve geceleri ihyâ ettim” dedim.
“-Onları da kabul etmedim” buyurdu.
Ben de:
“-Öyleyse helâk oldum ya Rabbi!” dedim.
Bunun üzerine bana şöyle dedi:
“-Ey Ebû Mansur! O kadar çok amel işlemişsin amma içlerinde hep riya kokusu var. Riya hastalığı ise amelleri boşa çıkartır. Değersiz hale getirir. Bu yüzden senin amellerin bir kıymet ifade etmedi ve yaptıkların boşa çıktı. Fakat yine de bunca gayretine ve ameline rağmen sana azap etmem benim keremime uygun düşmez. Senin benim katımda bir amelin var ki, ona riya kokusu bulaşmamıştır.
KÜÇÜCÜK BİR AMELİN BÜYÜK MÜKÂFÂTI
Hayatta iken sırf benim rızamı kazanmak maksadıyla yaptığın o davranış rahmetimi celbetmiştir. Hani şol günü hatırlıyor musun? Sen bir Müslümanın ayağı takılıp düşmesin, bir mahlukata zarar vermesin diye yolun ortasında duran bir taşı kaldırıp kenara atmıştın. İşte ihlasla yaptığın o amel sayesinde Ben sana rahmet ettim. Bu samimi davranışın sebebiyle seni azabtan, helak olmaktan kurtardım. Şüphesiz ki Ben, zerre miktarı bir hayrın, yapılan küçücük bir iyiliğin dahi karşılığını, mükâfâtını zâyi etmem. Yeter ki yaptığın bir amel, bir iş, bir davranış küçük de olsa, sırf Benim rızam için yapılmış olsun.”
İsmail Hakkı Bursevi Hazretleri “Ruhu’l-Beyan” tefsirinde nakletmiş olduğu bu hikayeden sonra şu hususa dikkatimizi çekiyor:
“Anlaşılıyor ki; Eziyet veren bir şeyi yoldan kaldırıp kenara atmak gibi küçücük bir amel, bir davranış ihlasla yapıldığında, rahmete ve mağfirete sebep oluyor. Öyle ise eşref-i mahluk olan insanoğlunun sıkıntılarını gidermek daha büyük rahmetin, mağfiretin celbine sebeb olacak demektir” diyor.
İki Cihan Güneşi sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz:
“Dünyada bir mümin kardeşinin sıkıntısını gideren kimsenin Allah Tealâ ahirette de onun sıkıntısını giderir” buyuruyor.
Bir başka hadislerinde de:
“Dininde ihlaslı ol! Böyle yaparsan az amel bile sana kâfi gelir” buyuruyor. (Hâkim, IV, 341)
Bu sebepten amellerimizde ihlası artırmak, kardeşlerimizin sıkıntılarını gidermeye çalışmak hepimizin asli birer vazifesi olmuş oluyor.
Kimseye ezâ cefâ vermeden, kimseyi incitmeden, özellikle de mü’minlere, çoluk çocuğuna ve âilesine eziyet etmeden ahirete göçmek için bir ömür nefis ve şeytanla mücadele etmemiz gerekiyor.
İslâm bizden bu güzellikleri istiyor. Müslümanlık bu şekilde davranmak demektir.
Sevgili Peygamberimiz : “Müslüman, diğer Müslümanların dilinden ve elinden emin olduğu kişidir”buyurmuşlardır. (Buhari, İman, 4; Müslim, İman, 65)
Yüce Rabbimiz bizleri kin ve kibirden, riya ve hasedden uzak, ihlas üzere yaşayan, emin, güvenilir bir kul eylesin. Elimizden, dilimizden ümmet-i Muhammed’in istifade ettiği kâmil bir mü’min eylesin. Âmin.
Kaynak: Mustafa Eriş, Altınoluk Dergisi, Sayı: 299

http://www.islamveihsan.com/kucuk-olsun-allah-icin-olsun.html