“Şüphesiz Allah katında canlıların en kötüsü düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.” sözünün anlamı.
Cenâb-ı Hak, her kuluna tefekkür kâbiliyeti vermiştir. Her insanın derûnunda gürül gürül akan bir tefekkür ırmağı mevcuttur. Bu ırmak hiç durmaz, devamlı akar. Yönlendirilmeyip kendi hâline bırakıldığında, nereye akacağı bilinmez. Doğru-yanlış her yerden geçer. Bâzen kuru çöllerde kaybolup gider. Diğer bir ifâdeyle sele kapılmış kütükler gibi meçhul bir âkıbete doğru sürüklenir.
Asıl mahâret, tefekkür ırmağını verimli topraklara yönlendirip bereketli mahsuller yetiştirmektir.
ALLAH KATINDA CANLILARIN EN KÖTÜSÜ
Cenâb-ı Hak, tefekkür ve tahassüs nîmetlerini rızâ-yı ilâhî istikâmetinde kullanmayan insanları şöyle îkâz eder:
“Şüphesiz Allah katında canlıların en kötüsü, düşünmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.” (el-Enfâl, 22)
“Andolsun ki Biz, cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hattâ daha da şaşkındırlar! İşte asıl gafiller onlardır!” (el-A‘râf, 179)
HAL VE DAVRANIŞLARI HAYVANLARA BENZETİLEN İNSANLAR
Kalp, bir ayna gibidir; gaflet ve inkârla kararıp paslanır. Onun cilâsı, evvelâ Allâh’ı tasdik ve sonra da O’na muhabbetle yönelmektir. İnsan, en basitinden;
“Niye dünyaya geldik, kimin mülkünde yaşıyoruz, rızkımızı gönderen kim, yolculuk nereye?..” gibi suallerin cevâbını düşünmelidir. Bu hakîkatlerden uzak bir şekilde nefsânî bir yaşayışa dalıp, kalbini Hakk’ı bilmek ve varlığının delillerini düşünmekle meşgul etmeyen kişi, hazin bir âkıbetin yolcusu olmuş demektir.
Bu tür insanlar, hakîkati açık bir lisanla ortaya koyan ilâhî nîmetleri görmezden gelir, üzerinde düşünmezler. Bu sebeple, gaflet ve dalâlette mesel/sembol olan “hayvanlar”a benzetilmişlerdir. Zira bütün arzuları yemek, içmek ve nefsânî isteklerini yerine getirmektir.
Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:
“Nefsinin hevâ ve heveslerini ilâh edineni gördün mü? Ona Sen mi vekil olacaksın? Yoksa Sen, onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini yahut düşüneceğini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hattâ onlar gidiş itibârıyla daha da sapıktırlar.” (el-Furkân, 43-44)
Bir Hak dostu şöyle der:
“Bu âlem, âkiller (düşünüp ibret alan akıl sahipleri) için seyr-i bedâyî (ilâhî sanatın ibretle temâşâsı), ahmaklar içinse yemek ile şehvetten ibârettir.”
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Tefekkür, Erkam Yayınları