Peygamber Efendimiz’den kötü alışkanlıklardan kurtulma yolları…
Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz neyi, neyle bertaraf etmeyi öğretti?
MUSİBET NASIL GİDER?
İptilâ ve musibetleri, namaz ve sabırla bertaraf etmeyi öğretti:
Hayat sürekli med-cezirler içinde, devamlı iptilâlar var. Neyle mukâvemet edilecek? Sabır ve namazla… Âyet-i kerîmede:
“Ey îmân edenler! Sabır ve namaz ile Allah’tan yardım isteyin…” (el-Bakara, 153) buyruluyor.
UNUTKANLIK NASIL GİDERİLİR?
Unutkanlığı zikirle bertaraf etmeyi öğretti:
Peygamber Efendimiz, dâimâ zikir hâlindeydi.
Semâya bakardı; “Aman yâ Rabbi!” derdi, Cenâb-ı Hakk’ı zikrederdi. Önüne bakardı, toprağa bakardı; Cenâb-ı Hakk’ı zikrederdi. Neye baksa Cenâb-ı Hakk’ı hatırlardı.
O’nun mübârek sîmâsına nazar kılanlar da Allâh’ı hatırlardı. Gönüllerin o kıvâma gelmesini temin etti.
Ashâb-ı kirâma da “unutkanlığı zikirle telâfi etmeyi” öğretti. Çünkü insan unuttuğu zaman günah işler. Hiç kimse gıybet ederken, dedikodu ederken, bir çelme takarken besmele çekmez.
NANKÖRLÜK NASIL ÖNLENİR?
Nankörlüğü şükürle bertaraf etmeyi öğretti:
En büyük fâcia; nankörlük! İnsanlığa ve vicdana vedâ etmek! Nâdanlaşmak, kabalaşmak!..
İnsan, Allâh’ın verdiği nîmetleri tefekkür edecek, iç dünyasını zenginleştirecek. Böylece nefsânî arzulara meyletmekten sakınacak.
Kendine bakacak, kâinâta bakacak, ilâhî ve ekolojik dengeye bakacak. Atoma bakacak, galaksilere bakacak; hücreye bakacak, cesîm varlıklara bakacak; “Aman yâ Rabbi!” diyecek.
Bütün bunlar insana ihsân edildi. Âyet-i kerîmede:
“O, göklerde ve yerde ne varsa hepsini, kendi katından (bir lûtfu olmak üzere) size boyun eğdirmiştir. Elbette bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (el-Câsiye, 13) buyruluyor.
İSYAN NASIL ÖNLENİR?
İsyânı tâatle bertaraf etmeyi öğretti:
İnsan; neyin hayırlı, neyin kötü olduğuna, nefsinin hoşlanıp hoşlanmamasına göre karar vermemeli. Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“…Sizin için daha hayırlı olduğu hâlde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu hâlde bir şeyi sevmeniz de mümkündür…” (el-Bakara, 216)
Bu sebeple ölçü, Allâh’ın rızâsı olmalı. Kul, değişen şartlar altında dâimâ tevekkül ve rızâ üzere bulunmaya gayret etmeli.
Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Tâif’te taşlandığı vakit bile;
“Yâ Rabbi! Sen bana gazaplı değilsen, ben başıma gelen hiçbir şeye aldırmam (râzı olurum.)” diye niyaz etti. (İbn-i Hişâm, II, 29-30; Heysemî, VI, 35)
Diğer taraftan;
“Gaybı Allahʼtan başkası bilemez.”
Gaybı bilmiyorsun. Belki senin şer bildiğin şey, hayır olarak tecellî edecek; hayır bildiğin, şer olarak tecellî edecek. Bu yüzden Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, Cenâb-ı Hakk’ın kaderine her hâlükârda rızâ hâlinde olmayı öğretti.
Meselâ, çocuğu olmayan biri, buna fazla üzülmemeli, takdîr-i ilâhîye râzı olmalı. Çünkü çocuğu olmasının hayır mı şer mi getireceği meçhul. Gaybı bilemiyoruz. Şunu da unutmamalı ki, Âişe Vâlidemiz’in de çocuğu olmamıştı.
CİMRİLİK NASIL GEÇER?
Cimriliği cömertlikle bertaraf etmeyi öğretti:
Cimrilik; rûhun kanseri, gönül âleminin viraneye dönmesidir. İnsanın, mal-mülk ve paranın putperestliğine meyletmesidir.
Âişe Vâlidemiz buyuruyor:
“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in aile efrâdı, Medîne’ye geldiği günden vefat ettiği âna kadar, üç gün arka arkaya buğday ekmeğiyle karnını doyurmadı.” (Müslim, Zühd, 20)
“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ömrü boyunca iki gün üst üste arpa ekmeği ile doymadan âhirete intikâl etti. (Buhârî, Eymân, 22; İbn-i Mâce, Et’ime, 48)
“Üç ay geçerdi de Efendimiz’in evlerinde hiç ateş yakılmazdı. Hurma ve su ile idare ederlerdi.” (Buhârî, Hibe 1; Rikāk 17; Müslim, Zühd, 28)
Vermek; bir yoksulun, garibin, yalnızın, kimsesizin hâcetini görmek; en büyük lezzetti Efendimiz için. Vermenin lezzeti, kendi açlığını unutturuyordu Efendimiz’e. Ümmetine de bunu öğretti.
Câbir -radıyallâhu anh- diyor ki:
“İmkânı olup da vakıf kurmayan (vakfetmeyen) hiçbir sahâbî ben bilmiyorum.” (İbnü Kudâme, el-Muğnî, V, 598)
İhtirâsı kanaatle bertaraf etmeyi öğretti:
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- buyurdu ki:
“İnsanoğlunun bir vâdi dolusu altını olsa, bir vâdi daha ister. Onun gözünü topraktan başka bir şey doyurmaz…” (Buhârî, Rikāk, 10; Müslim, Zekât, 116-119)
İmam Ahmed bin Hanbel de şöyle buyuruyor:
“Mü’mine az mal kâfî gelir; muhterise ise çok mal kâfî gelmez.”
ACIMASIZLIK NASIL ÖNLENİR?
Acımasızlığı affedicilikle bertaraf etmeyi öğretti:
Cenâb-ı Hak;
“Allâh’ın sizi affetmesini arzulamaz mısınız? Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhametlidir.” (en-Nûr, 22) buyuruyor.
Sahâbî de dâimâ bu şekilde, bir kardeşlik tesis etti. Kardeşinin yaptığı ufak tefek yanlışları affetti. Rasûlullah Efendimiz nasıl affetmişse onlar da affediyordu.
Mekke Fethi, tam kısas yapılacak zamandı. 20 senelik zulmün intikâmını alma zamanıydı. Müşrikler korku içinde titreyerek Allah Rasûlü’ne geldiler:
“‒Ne var bizim için?” dediler.
Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
“‒Af var.” buyurdu.
“‒Sen ne muhteşem bir insansın!” dediler Efendimiz’e. (Bkz. İbn-i Hişâm, IV, 32; Vâkıdî, II, 835; İbn-i Sa‘d, II, 142-143)
ŞÜPHE NASIL GİDERİLİR?
Şüpheyi yakînle bertaraf etmeyi öğretti:
Şunu telkin etti:
“…Nerede olursanız olun, O (Allah) sizinle beraberdir…” (el-Hadîd, 4)
Cenâb-ı Hak zamandan-mekândan münezzeh. Kul, dâimâ ilâhî kameranın, ilâhî müşâhedenin altında olduğunu, kalben şuur ve idrak hâlinde olacak. “İhsan” da bu…
RİYADAN NASIL KURTULUNUR?
Riyâyı ihlâs ile bertaraf etmeyi öğretti:
Tevhid akîdesinin ortaklığa tahammülü yoktur.
KİBİR NASIL YENİLİR?
Kibri ve ucbu, tevâzu ile bertaraf etmeyi öğretti:
Bu şekilde kul, “ibâdurrahmân” olacak. Âyet-i kerîmede buyruluyor:
“Rahmân’ın (has) kulları onlardır ki, yeryüzünde tevâzu ile yürürler…” (el-Furkân, 63)
İSYAN NASIL ÖNLENİR?
İsyânı tevbe ile bertaraf etmeyi öğretti:
Af kapılarını açtı. Lâkin “tevbe-i nasûh” telkin etti.
GAFLETTEN NASIL KURTULURUM?
Gafleti tefekkür ile bertaraf etmeyi öğretti.
Zira tefekkür, bir îman anahtarıdır.
HARAMLARDAN NASIL KORUNULUR?
Haramlardan kaçınmayı emretti, bu hususta gönülleri tedavi etti:
Nasıl haramdan kaçılacak?
–Zina yerine, nikâhın saâdetine ve huzurlu âile yuvasına yönlendirdi.
–Faiz ve gabn-i fâhiş/kandırma yerine, karz-ı hasen (güzel borç) ve helâlinden kazanca yönlendirdi.
–Haramın çirkinliği yerine, helâlin nezihliğine yönlendirdi. Şeytanı memnun eden her haramın karşısında, Cenâb-ı Hakk’ın rızâsına nâil eden bir helâlin olduğunu öğretti.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Gençlerle 12 Soru-Cevap, Erkam Yayınları