19 Eylül 2015 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - “Zaman” altın hükmündedir...

Hekimoğlu İsmail - “Zaman” altın hükmündedir...


Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK

“Zaman” altın hükmündedir...


Kâinatı ve içindekileri yaratan Allah, her yarattığının içine bir takvim yerleştirmiştir.

Mesela güneş hiçbir zaman mesaisine geç kalmamıştır. Fırtınaların zamanı ve saati bellidir. Kuşların ne zaman göç edeceği ve çiçeklerin ne zaman açacağı, yumurtadan kaç günde civciv çıkacağı, çocuğun ne kadar rahm-i maderde kalacağı bellidir. Duvardaki takvimi gören insan, her şeyin içindeki takvimi de tefekkür etmelidir.

Dikkat edersek kâinatta her şey akış halindedir; zaman, her şeyin üzerinde akıp gittiği bir nehir gibidir. Hayat da devam ediyor, zaman denilen bu nehir üzerinde hâdiseler çıkıp çıkıp batıyor.

Zamanın mahiyetini bilmiyoruz amma yaptığı işleri biliyoruz, mesela eşya olmasa zaman bilinmez. Yaratıkların yaşlanması bize bunu ispat eder, yani her yaratık zamandan pay alır ve gider.

İnsan, mukaddes yüke hamaldır. Bunun için hayatının her anından hesaba çekilecektir. İmtihan saatlerini iyi değerlendirmeyen talebe, “Bu sene istediğim üniversiteyi kazanamadım ama seneye bir daha sınava girerim.” diye ümit ederek belki bir sonraki sene sınava tekrar girebilir. Fakat eceli gelen insan bir kere daha dünyaya gelmeyecektir. Onun imtihanı tamamlanmıştır. Anlıyoruz ki dünya her an bizden uzaklaşırken ahiret de her an yaklaşmaktadır. İnsana her iki hayatını da kazanmak için kısa fakat çok kıymetli bir ömür verilmiştir. Şuurlu Müslüman, zamanının kıymetini bilir, ömür sermayesini her iki dünyası için de kâra çevirme gayretindedir.

Mesela alkol imal eden şahıs çok çalışmış, asmalar dikmiş, yetiştirmiş, bütün bu çalışmalarını şarap yaparak heba etmiş, ömrünü boşuna geçirmiştir. Hâlbuki bu şahıs yine üzüm yetiştirseydi, üzüm marmeladı, üzüm pekmezi yapsaydı hem dünyasını hem de ahiretini mamur etmiş olacaktı.

Zafere ulaştırmayan harp ilmi, şifa vermeyen tıp ilmi, neticeyi bulamayan matematik ilmi, ibret alınmayan tarih ilmi kıymetli zamanımızı yok etmekten ibarettir; boş meşguliyettir; za­ma­n öl­dür­mek için kahvede vakit geçiren, tembellik eden bir gün ge­li­yor, ba­kı­yor ki, ölen za­man de­ğil ken­di­si. Kıymetsiz olanlar bir kâğıt gibi sokağa düşmüştür. Hâlbuki o kâğıda çok güzel şeyler yazılabilirdi; neticede boş kâğıdı kıymetlendiren üzerindeki yazılardır; kahveye gidenlerden biri bu alışkanlığından vazgeçse, kitap okusa, yahut bir sanat öğrense veya bir iş yapsa; hem kendine, hem dinine faydalı olur.

Geri kalmış milletlere bakarsak görürüz ki bireyleri, lüzumsuz şeyleri âdet haline getirmişlerdir. Nasıl ki bir sepet elmanın içinde bir tane çürük olsa, elmaların bütünü çürük olur, aynı şekilde fertler çürük olursa başkalarını da çürütür. Bundan anlıyoruz ki zamanını öldürenler manen ölmekle kalmaz, hem neslini mahveder hem de milletine zarar verir.

“Boş zamanım var.” diyen insan, işe yaramayan insandır, çünkü ‘boş zaman' yoktur, ‘boşa geçirilen zaman' vardır.

Ahirette hayatımızın her anının hesabını vereceğiz; günleri yaratan, bizi o günlerde yaşatan Allah, her gün 24 altın hükmünde zaman vermiş bizlere. Bunun için dakikalar bile çok mühimdir; insan zaman sermayesini en güzel şekilde kullanmakla mükelleftir. Çünkü ahirette Allah soracak: “Size verdiğim ömrü nerede harcadınız?” Biri diyor, ben kahvede oturuyordum. Öbürü camide oturuyordum. Kahvede oturan zamanın kıymetini bilmediği için 24 altını serseri gibi harcadı. Namazını kılan, o 24 altınla ticaret yaptı, 24 saatin kıymetini bildi, kıymetli oldu.

İnşirah Sûresi'nde “Bir işi bitirince, hemen başka işe giriş, onunla uğraş! Hep Rabbine yönel!” buyrulmuştur. Her Müslüman'ın kendini en iyi şekilde yetiştirmesi, İslamiyet'e hizmettir.

Bunun için Müslüman, zamanını doğru kullanmak zorundadır. Fani, kısa ve faydasız ömrü baki, uzun ve faydalı hale getirmek, Baki-i Hakiki'nin yoluna harcamakla olur.
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder