BABAN GİDERSE…
Babasız kalan şehit çocuklarına ithafen…
Birden bire başladı. Uzun zamandır bu feryatları bu acıları duymuyorduk. Ayak sesleri duyuluyordu adım adım geliyordu ama hiçbir şeyden haberimiz yoktu.
Ölüm kusan silahlar şehirlere yığılmış ve gariptir bütün bir millet olarak uyuşmuş düşünemez değerlendiremez haldeydik. Bir sabah televizyon haberlerinde bir daha görmek istemediğimiz o acı haberle uyandık ve ardı arkası kesilmedi “Bu gecenin olmayacak mı bir sabahı” dediğimiz çok günlerimiz oldu. Şehitlerimiz vardı. Şehitlik, karşılığını ancak Yüce Yaradan’ın verdiği çok büyük bir mertebe…
Şehitler denince ve sık duyar olunca sanki bunlar içimizden birilerinin gözünden sakındığı evladı, birinin eşi, birilerinin babası değil de hayali kimselermiş gibi mi algılamaya başladık ne.
Ama hayır! Onlar da bizim gibi ana-babaların evlatlarıydı. Doğduklarında eve şenlik getiren, konuşmaya başladıklarında yüzleri gülümseten, büyümeye başladıklarında bize yaşlandığımızı hatırlatan kalp ağrımız. Onlar aslında bizim evlatlarımızdı.
Bugünlerde çok duyduğumuz “Ateş düştüğü yeri yakar” sözü yaktığı ana-baba yürekleri noktasında doğrudur (Allah kimsenin başına vermesin) ama artık kanıksadığımız ve bizi ruhsuzlaştıran bu haberler karşısında durup düşünme vaktimiz geldi de geçiyor.
Şehit haberleri geldikçe, altından hüzünlü hayatlar çıkıyordu. Kimi haftasına baba olacak kimi 1 ay sonra nişan olacak, kiminin terhisine 3 gün kalmış, kimi düğün yapacaktı. Sevdiği, ana-babası, evladı yollarını gözlüyordu. Ama kara haber gün geldi kapılarını çaldı al bayrağı hep garip baba ocağına asıldı. Biraz empati yapınca insan, kalbi burkuluyor inceden bir sızı ruhunu kaplıyor. Büyük bir inkisar kaplıyor insanın içini. Bir de gerçekten evladını eşini babasını kaybetmiş insanların halini düşünsenize. Mahşere dek mübarek bir gurbete çıkmış sevdiklerini bir ömür bekleyecekler. Şairin dediği gibi “Ölüm Allah’ın emri ayrılık olmayaydı”.
Gazetelerde gördüğüm bu fotoğraf beni çok derinden etkiledi. 3 kız evladı sırtını dağ gibi bir babaya yaslamış. Onun gölgesine sığınmış. Onların gözünde hiç yıkılmayacak bir dağ, sığınılacak liman, evin direği bir gün terör denen namert, kalpsiz ve vicdansız bir canavarlığa kurban ediliyor. Sadece bir insan değil geride bıraktığı 3 evladın bir eşin ana-babanın hayatına da katlediliyor.
Siz de benim gibi küçükken “ya babam ölürse, ben ne yaparım” korkusuna kapıldınız mı hiç?
Eminim aranızda çok vardır. Giderse onsuz bir hayat nasıl olabilir? Bunu en güzel anlatacak Can Yücel dizeleridir bizlere…
Baban giderse
Başı dumanlı dağın gider
Atan gider, sırtın gider
İki kapılı bu handa
Menzile erişen yolun gider.
Baban giderse
Baban giderse
Darda yetişen elin gider
Aklın gider, canın gider
Şu dağlanmış yüreğinde
Çocuk kalan yanın gider
Baban giderse
Baban giderse
Öpülecek elin gider
Bayram gider…
Vatan evlatlarının kör kurşunlara kurban edilmediği insanlığa ve etraflarına değer kattıkları temiz zamanlarda buluşmak duasıyla…
Vatan evlatlarının kör kurşunlara kurban edilmediği insanlığa ve etraflarına değer kattıkları temiz zamanlarda buluşmak duasıyla…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder