Toplumda birçok problemin, büyük sıkıntıların ana sebebi…
Toplumda bereketin kalkması, duâların müstecâb olmaması, ibadetlerde huşû hâlinin kaybolması, maddî-mânevî sancıların artması, duygusuzluk, bencillik, hantallık ve huzursuzluğun çoğalması gibi sıkıntılarında sebebi “O lokma helâlden mi, haramdan mı kazanıldı?” sorusunun cevabıdır…
Hak dostlarından Süfyân-ı Sevrî Hazretleri;
“Kişinin dindarlığı, ekmeğinin helâlliği nisbetindedir.” buyurmuştur. Yine bir gün kendisine:
“–Efendim! Namazı birinci safta kılmanın fazîletinden bahseder misiniz?” diyen bir şahsa;
“–Kardeşim! Sen ekmeğini nereden kazanıyorsun, evvelâ ona bak! Kazancın helâl olduktan sonra, hangi safta dilersen namazını orada kıl; bu hususta sana güçlük yoktur.” cevâbını vermiştir.
Abdülkâdir Geylânî Hazretleri buyurur:
“Bak evlâdım! Haram yemek, kalbi öldürür. Lokma vardır, kalbini nurlandırır; lokma vardır onu karanlığa boğar. Yine lokma vardır, seni dünya ile meşgul eder; lokma vardır ukbâ ile meşgul eder. Lokma vardır, seni her iki dünyanın da zâhidi yapar, seni dünya ve âhiretin Hâlıkı’na yöneltir.”
Zira her lokma, içinde mâzisinin mânevî dosyalarını taşır. O lokma helâlden mi, haramdan mı kazanıldı? Üzerinde bir göz hakkı, mîras hakkı, zekât borcu gibi bir hastalık var mı? O lokmayı hazırlayanın kalbî durumu ne vaziyette?.. Bütün bu kayıtların müsbet veya menfî tesirleri, o lokmayı yiyene de sirâyet eder. Müsbet ise gönle feyz ve rûhâniyet olarak, menfî ise gaflet ve kasvet olarak akseder.
Şu da çok hazin bir durumdur ki günümüzün bilhassa büyükşehirlerinde maalesef pek çok evde âdeta mutfak kalmadı. Sokaklar ve caddeler mutfak oldu. Eskiden evlerde, abdestli, besmeleli, salevatlı, zikrin feyz ve rûhâniyetiyle, bir ibadet vecdiyle pişirilen yemeklerin yerine; bugünün hız ve haz odaklı modern hayatında, maalesef ne tür malzemelerle ve hangi hâlet-i rûhiye içinde pişirildiği belli olmayan gıdaları kuryelerle evlere getirtme âdeti revaç buldu. Yiyen, ne yediğinin mânevî keyfiyetinden haberdar, ne de o yemeği hazırlayanın hâlinden… Bu yemekleri pişirenler abdestli midir, ehl-i salât mıdır, besmele çekmiş midir, düşünülmüyor, hattâ umursanmıyor…
İşte toplumda bereketin kalkması, duâların müstecâb olmaması, ibadetlerde huşû hâlinin kaybolması, maddî-mânevî sancıların artması, duygusuzluk, bencillik, hantallık ve huzursuzluğun çoğalması gibi sıkıntıların bir sebebini de burada aramak gerekir.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi2018 – Mart, Sayı: 384, Sayfa: 032

http://www.islamveihsan.com/sikintilarin-en-buyuk-sebeplerinden.html