Şükretmek, nîmetlerin bereketlenmesine ve­sî­le­dir. Şükürsüzlük ise, küfrân-ı nîmettir, nankörlüktür, bereketsizliğe, nîmetlerin geri alınmasına ve Allâh’ın gazabına sebeptir.
Şeyh Sâdî-i Şîrâzî, uzuvlarımıza dâir bir tefekküre dâvet eder:
“Dil, şükretmek içindir. Hakk’ı bilen, onu gıybet için kullanmaz.
Kulak, Kur’ân ve nasihat dinlemek içindir; bâtıl ve boş sözler dinlemek için değil.
İki göz, Allâh’ın kudret ve san’atını temâşâ içindir; eşin dostun ayıbını görmek için değil…”
Âyet-i kerîmelerde buyrulur:
“Ben’i zikredin; Ben de sizi zikredeyim! Bana şükredin; sakın küfrân-ı nîmette bulunmayın!” (el-Bakara, 152)
“…Eğer şükrederseniz, elbette size olan (nîmetlerimi) artırırım. Eğer nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azâbım çok şiddetlidir!” (İbrahim, 7)
ŞÜKÜR SAHİPLERİ
Şükretmek, nîmetlerin bereketlenmesine ve­sî­le­dir. Şükürsüzlük ise, küfrân-ı nîmettir, nankörlüktür, bereketsizliğe, nîmetlerin geri alınmasına ve Allâh’ın gazabına sebeptir.
Şükür, insanlık aynasıdır. İnsanlara teşekkür, bir nezâket ve ahlâk meselesi olduğundan başka, mecazdan hakîkate geçmenin de bir alıştırmasıdır. Çünkü Hâlık’ı unutmamak şartıyla insanlara olan teşekkür, neticede yine Hâlık’a râcîdir.
Şükür ehli bir kula, yalnız nîmetlerin kadrini bilmek yetmez. Şükür, nîmetlerin asıl sahibini tanımak ve O’na kullukta bulunmaktır. Yani nîmetler, tefekkür ufkunu genişleterek kulu Rabbine sevk etmeli, bu vesîleyle kalpler de muhabbet ve mârifetullâh’a is­ti­kâ­met­len­­me­lidir.
Bizlere çok kıymetli bir hediye gönderen hayır sahibini unutarak, sadece hediyeyi getiren zâta teşekkürle iktifâ etmemiz, ne kadar tuhaf ve yanlış ise; nimetleri bize ulaştıran sebeplere bağlanıp asıl müsebbibi, rızka takılıp Rezzâk’ı unutmak da, o kadar büyük bir nankörlüktür. İnsan için, nîmetlerin gerçek sahibini, yani Allah Teâlâ’yı unutmak kadar bü­yük bir ayıp ve kayıp tasavvur olunamaz.
ŞÜKRETMENİN KISIMLARI
Makbûl bir şükür, yalnızca sözle ifâde edilen şükür değildir. Gerçek bir şükür, birbirine bağlı üç unsurdan oluşur. Bunlar; ilim, hâl ve ameldir.
–İlim; bütün nimetlerin Hak’tan geldiğini bilmektir.
–Hâl; nîmetlerin gerçek sahibine karşı tâzim, hürmet ve muhabbet duymaktır.
–Amel ise; bu duyguların gerektirdiği minvâl üzere yaşayıp şükrü kavlen ve fiilen ifâde etmek, nîmetleri Hakk’ın rızâsına uygun olarak kullanıp O’na isyandan sakınmaktır.

http://www.islamveihsan.com/insan-nasil-sukretmeli.html