Necip Fazıl’ın hapishane anılarını anlattığı hatıratında, bir Ramazan günü başından geçen ibretlik olayı bize anlatıyor.
“Karpuz… Hayatımın en büyük hediyesi… Ramazandı. Oruçluydum. Tanıdığım bir tüccar iftar yemeğini her gün evinden, hususi otomobiliyle gönderirdi. Ben de hapishane kapısının yanındaki ilk telörgüde beklerdim. Herkesin deliğine çekildiği o saatlerde bana izin verirlerdi.
Yine böyle beklerken, bir gün ihtiyar bir adam telörgüye sokuldu. Üstü başı dökülen, amele kılıklı bir ihtiyar… Beni asla tanımadan “Oğlum, içeride bir Necip Fazıl varmış. Şu karpuzu ona hediye getirdim. Allah rızası için götürüp verir misin?” dedi. Gözlerim, hücum eden yaşlardan yangın içinde “Ver baba, hemen götüreyim” dedim ve aldım.
İşte, hasbi, her türlü nefs oyunundan uzak, Allah için verilen hediye… Bu meçhul Müslümandan tüten edayı ömrümce unutamam! Keşke o karpuzu kesmeseydim; hep ona bakıp düşünseydim, İslam ahlakını fikretseydim, ağlasaydım, ağlasaydım…”
Kaynak: Necip Fazıl Kısakürek, Cinnet Mustatili, Büyük Doğu Yayınları

http://www.islamveihsan.com/necip-fazilin-hapishanede-ramazan-hatirasi.html