19 Mayıs 2013 Pazar

Kimlerin Duası Alınmalı .....


Kimlerin Duası Alınmalı Ve Bedduasından Korunmalı?

Ahmed Şahin
Ahmed Şahin
Bazı dualar gönülden gelen bir sızlanış, bir coşku ile yapılır. Böylesine duygulu ve coşkulu duaları Rabbimiz kabul eder, reddetmez..
 
Nitekim Resul-i Ekrem Efendimiz, böyle gönülden yapılan duygulu duaları haber verirken şöyle buyuruyor:


Üç dua redde uğramaz: Ana-babanın duası. Misafirin duası. Zulme uğrayan mazlumun duası..

Özellikle ana-babanın evladı hakkındaki haklı duasının redde uğramayacağı konusunda alimlerin ittifakı vardır. Aslında insanın işlediği hata ve kusurların cezası çoğu zaman ahirete tehir edildiği halde kalbi kırılan ana-babanın duasının cezası ahirete pek tehir edilmez, hemen dünyada da verilir, saygısız ve anlayışsız evlat cezayı peşinen dünyada çeker, denmektedir...


Hatta bu cezalar bazen ölürken dil tutulmasına kadar da (Allah korusun) varabilir. Nitekim Resulullah Efendimiz'in zaman-ı saadetlerinde annesini küstüren bir evladın ölürken kelime-i şehadeti getirememesi vakası da buna misal olarak verilir.

Meşhur irşad eseri Tenbihül-Gafilin'de kaydedilen bu dil tutulma olayı şöyle nakledilir: Hasta yatağında son nefeslerini vermek üzere olan Alkama, bir türlü dilini döndürüp de şehadet kelimesini söyleyemez... Korku ve heyecan içinde Resulullah (sas) Hazretleri'ne koşan hanımı:

-Ya Resulallah, Alkama'nın dili tutuldu, şehadet kelimesini söyleyemiyor, diye feryat eder. Durumu önemli bulan Efendimiz (sas) Hazretleri, Alkama'nın annesini çağırtır.

-Oğluna karşı darılmışlığın var mı, seni kırmış mıydı hiç? diye sorar.
Yaşlı kadıncağız önce söylemek istemezse de, sonunda itiraf eder:

-Bir defasında karısının yüzünden beni kırmış, haksız yere beni küstürmüştü. Hala gönlümde o kırıcı sözlerinin açtığı yara etkisini sürdürmektedir. Tedavi edemedim bir türlü..

Bunun üzerine annenin şefkat duygularını harekete getirmek isteyen Efendimiz:

-Allahü Teala ahirette yavrunu Cehennem ateşinde yakacak. Ama sen hakkını helal edersen, Allah da affeder, yanmaktan da kurtulur, buyurur.

Oğlunun yanmasına gönlü razı olmayan anne, hemen orada hakkını helal edince,

Efendimiz emreder:

-Gidin Alkama'ya bakın, dili çözülmüş mü, kelime-i şehadeti getirebiliyor mu?

Koşuşanlar evin yakınına vardıklarında, içeriden Alkama'nın yüksek sesle kelime-i şehadet getirdiğini duyarlar. Böylece son nefesini şehadet kelimesiyle veren Alkama'nın cenaze namazında bulunan Efendimiz, oradaki evlatları şöyle ikaz eder:


-Ana-babaya itaatsizlik, onların gönlünü kırıp bedduasına maruz kalmak ahiretten önce dünyada karşılığı gelen bir büyük günahtır. İşte Alkama'nın hali bunun en yeni misalidir.


Sizi büyütüp besleyen ana-babanızın gönlünü kırmayın, kalbini yaralamayın. Sonra aynı akıbete uğrar, kelime-i şehadetten bile mahrum kalabilirsiniz...

Vak'ayı nakleden Tenbihül-Gafilin'de ana-babasına iyilik etmeyenin kendi evladından da iyilik görmeyeceğine de şöyle bir misalle işaret ediliyor.

Yaşlı anasının titreyen ellerinden çorbasının döküldüğünü gülerek seyreden bir oğul, şefkatle, hürmetle ona yardım etme yerine tutar, sofrasını ayırır, çorbasını da ağaçtan oyduğu bir tekneye koyarak önüne sürer.

Durumu dikkatle takip eden kendi çocuğu ise bunu hafızasına nakşeder. Aradan zaman geçer, kendisi de ihtiyarlayınca kendi oğlunun da ağaçtan bir tekne oyduğunu görerek sorar:

-Oğlum bu tekneyi ne için oyuyorsun?

-Senin yemeğini koyup da sofranı ayırmak için..

Düşünmeye başlayan yaşlı babanın dilinden çaresiz şu cümleler dökülür:

-Etme bulma dünyasıdır bu. Ana-babama ettiğimin karşılığını aynen şimdi evladımdan görmekteyim.

Ne ekersen onu biçersin derler. Şimdi oğlumdan onu biçmiş oluyorum anlaşılan..

Kaynak : Zaman
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder