Sakın terk-i edebden
17. yüzyıl (IV. Mehmet dönemi) Osmanlı şairlerinden Urfalı Nâbi, bir grup devlet erkânıyla hacca gitmek üzere yola çıkar. Medine-i Münevvereye yaklaştıkları gece, Peygamber Efendimiz'in (sav) huzuruna varma aşkıyla uyku uyuyamayan Nâbi, bir devlet adamının, ayakları kıbleye karşı uyuma gafleti üzerine, o anın ilhamıyla bu kasideyi söyler ve yazıya geçirir.
Medine-i Münevvere'ye girdiklerinde sabah ezanının okunma vaktidir ve minarelerden Türkçe bir kaside okunmaktadır. Nâbî, dehşetle, okunanın kendi şiiri olduğunu farkeder. Hemen müezzine koşar ve bu şiiri nereden öğrendiğini sorar. Müezzin şöyle cevap verir: Bu gece rüyamda Efendimiz (sav)'i gördüm, bana 'Ümmetimden Nâbî adında bir şairin, benim hakkımda yazdığı bu kasideyi oku!' dedi. Ben de aynen okudum. Nâbî sevincinden bayılıp, düşer...
Sakın terk-i edebden
Sakın terk-i edepten, kûy-i Mahbûb-i Hudâ'dır bu;
Nazargâh-ı ilâhîdir makam-ı Mustafâ'dır bu.!..
Nazargâh-ı ilâhîdir makam-ı Mustafâ'dır bu.!..
*Burası; Allah Sevgilisi'nin beldesi, Hazret-i Peygamber'in Cenab-ı Hakk'ın nazar buyurduğu Temiz Bahçe'si (Ravza-i Nebî)dir; (öyleyse) edep hatası işlemekten (tir tir titreyerek) sakın!
Felekte mâh-ı nev Bâbu's-selâm'ın sîne-çâkidir;
Bunun kandîli, cevzâ matla-ı nûr-i ziyâdır bu!
Bunun kandîli, cevzâ matla-ı nûr-i ziyâdır bu!
*Bu gökteki yeni ay, Selâm Kapısı'nın (Bâbu's-selâm) yüreği yanık aşığıdır; (Öyle ki, göklerdeki) Cevza Yıldızı bile ışığını, onun kandilinin nurundan almaktadır.
Habîb-i Kibriyâ'nın, hâbgâhıdır fazîlette;
Tefevvuk kerde-i arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ'dır bu.
Tefevvuk kerde-i arş-ı Cenâb-ı Kibriyâ'dır bu.
*Bu Allah'ın yüce Sevgilisi'nin mübarek İstirahatgâhı (Türbesi)'nın fazileti öyle yüksektir ki, Cenab-ı Hakk'ın izni ve rızasıyla arşına çıkartılmıştır.
Bu hâkin pertevinden oldu, deycûr-i adem zâil;
Amâdan açtı mevcûdât, çeşmin tûtiyâdır bu.
Amâdan açtı mevcûdât, çeşmin tûtiyâdır bu.
*İnsanlık karanlıktan, bu toprağın ışığı sayesinde kurtuldu. Çünkü o, mevcudatın gözlerine şifa veren bir sürmedir; o nur sayesinde görmeyen gözler bile açılır.
Murââd-ı edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha;
Metâf-i kudsiyândır, bûsegâh-ı enbiyâdır bu.!
Metâf-i kudsiyândır, bûsegâh-ı enbiyâdır bu.!
*Nabi, (kimin huzuruna çıktığını bir düşün ve) bu dergâha; edep şartlarına eksiksiz riayet ederek gir! (Zira) burası meleklerin bile (çok büyük bir edep ve saygıyla) tavaf ettikleri ve Peygamberler'in (öpercesine) tecelli ettikleri bir yerdir.
Nâbî
********
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder