Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Allah'ın yardımı ve zaferi geldiği, ve insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit. Rabbine hamdederek O'nu tesbih et ve O'ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr, 1,2,3) |
|
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“İstanbul elbette fetholunacaktır; onu fetheden kumandan ne güzel kumandan, onu fetheden asker ne güzel askerdir!” (Ahmed, IV, 335; Hâkim, IV, 468/8300) |
|
Sultan Mehmed Han, 29 Mayıs 1453 sabahı karadan ve denizden görülmemiş bir azimle büyük bir hücûm başlattı. Top gürültüleri arasında göklere yükselen kös, davul ve mehterin kudretli sesleri, tekbîr sadâlarıyla birleşerek Fâtih ve askerlerini Peygamber müjdesi rehberliğinde İstanbul’a bir sel gibi akıtıyordu.
Sultan Fâtih Hazretleri’nin ve ordusunun bu hücûm heyecanını Yahyâ Kemâl ne güzel ifâdelendirir:
Vur pençe-î Alî’deki şemşîr aşkına
Gülbangi âsmânı tutan pîr aşkına
“(Ey yiğit! Allâh’ın arslanı olan) Hazret-i Alî’nin pençesindeki (zülfikâr isimli) kılıç aşkına; gülbangi, (Allâh Allâh sesleri tâ) semâyı kaplayan pîr aşkına vur!..”
Ey leşker-î müfettihu’l-ebvâb vur bugün
Feth-î mübîni zâmin o tebşîr aşkına
“Ey kapılar açan kahraman asker! Bugün, (içinde) feth-i mübîni gizleyen o (ulvî ve şerefli) müjde (ye nâil olmak) aşkına vur!..”
Vur deyr-i küfrün üstüne rekz-î hilâl içün
Gelmiş bu şehsüvâr-ı cihângîr aşkına
“Küfrün kilisesinin (husûsiyle Ayasofya’nın) üstüne (İslâm’ın) hilâli (ni) dikmek için gelmiş bu at üstündeki cihangir (Fâtih Sultan Mehmed Han) aşkına vur!..”
Düşsün çelengi Rûm’un eğilsün ser-î Firenk
Vur Türk’ü gönderen yed-i takdîr aşkına
“Türk’ü gönderen (yüce) takdîrin kudreti aşkına (öyle) vur (ki), (hem) Rum’un taktığı sorguç (kafasıyla birlikte yere) düşsün; (hem de) Firenk’in (yâni kâfir Avrupalı’nın da) başı eğilsin!..”
Son savletinle vur ki açılsın bu sûrlar
Fecr-i hücûm içindeki Tekbîr aşkına
“(Haydi, ey yiğit!) Hücûm sabahının içindeki (yeri göğü kaplayan) Tekbîr aşkına, bütün gücünle ve son şiddetli hücûm olacak (zaferi müyesser kılacak) şekilde vur ki, (yıllardır fethedilememiş olan ve Peygamber müjdesine nâiliyyeti engelleyen) şu (zâlim) surlar, (nihâyet sana mukâvemet edemeyip, artık) açılsın (ve aşılsın! Böylece feth-i mübîn nasîb olsun! Böylece sen de Hazret-i Peygamber’in methettiği asker ol; kumandanın da O’nun methettiği kumandan olsun; haydi vur bugün!..)”
Böyle bir heyecan ve şevkle yapılan hücûmla, nihayet surların üzerinde Ulubatlı Hasan’ın diktiği bayrak, dört bir yana dalgalanmaya başladı. Artık Kostantiniyye fethedilmişti. Defalarca kuşatılan bu şehrin fethi genç hükümdar Gâzî Sultan Mehmed Han’a nasîb olmuştu. (Osman Nûri Topbaş, Abide Şahsiyetleri ve Müesseseleriyle Osmanlı, Erkam Yay.)
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder