En sevimli amel güzel ahlak
Cemil Tokpınar
c.tokpinar@meydangazetesi.com.tr
05 Şubat 2016, 08:00
Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyuran Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) “güzel ahlâk”la ilgili hadislerinden birinde şöyle demiştir.
“Cömert güzel ahlâklı bir genç; cimri, ibâdet eden, kötü ahlâklı bir yaşlıdan Allah'a daha sevimlidir.” (Deylemî ve Muhtarü-l Ehâdis: 88)
Bu hadiste gençler güzel ahlâka teşvik edilirken bir mukayese yapılmaktadır. Buna göre, Allah katında, güzel ahlâklı olmayan bir yaşlı, ibâdet etse bile güzel ahlâklı genç kadar sevimli değildir. Fakat buradaki ibadetten kasıt, farz ibadetler değildir. Çünkü farz ibadetleri bütün Müslümanlar yapmak zorundadır. Buna göre, güzel ahlâklı bir genç, nafile ibadetlerde çok ileri olan bir ihtiyardan üstündür. Hem farzlarla birlikte nafile ibadet yapmak hem de güzel ahlâklı olmak ise bir genç için büyük bir nimet ve büyük bir başarıdır.
En çok gençlere yakışıyor
Bir defasında bir adam Peygamberimize (s.a.v.) gelerek “Hangi amel Allah'a daha sevimlidir?” diye sorar. Her defasında “Güzel ahlâktır” cevabını alır. Bunun üzerine adam aynı soruyu dördüncü defa sorar. Peygamberimiz (s.a.v.), “Niçin anlamıyorsun? Güzel ahlâktır, o da gücün yeterse kızmamandır” demiştir. (Muhammed b. Mervezî, Kitâbüssalât)
Şu hadisin kendisi bile, Peygamberimizin (s.a.v.) kızmama konusundaki başarısını göstermektedir. Birçok insan aynı soruyu dört defa tekrarlayan birisine öfkelenerek hakaret edebilir. O ise, sabırla cevap vermeye devam etmektedir.
Başta zikrettiğimiz hadiste, “güzel ahlâklı bir gencin” övülmesinin bir başka hikmeti de şudur:
Genç iken güzel ahlâklı olmak zordur. Bu çağda çabuk hislerine kapılan, hemen öfkelenen gençler, yok yere kalp kırabilir, insanlara zarar verebilir. Buna rağmen güzel ahlâklı olması, insanlara hoşgörülü ve yumuşak davranması, onu Allah katında sevimli kılmıştır.
Bu da genç kardeşlerimiz için büyük bir müjdedir. Allah’ın bizi sevmesi, takdir etmesi kadar mühim bir mazhariyet olamaz. Böyle bir makama ulaşmak da, güzel ahlâkı kazanmakla mümkündür.
“Onun ahlâkı Kur’an’dır”
Hazret-i Aişe (r.a.) Validemizin belirttiği gibi, “ahlâkı Kur'an olan” Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bütün davranışlarıyla bizlere rehber olmuşlardır. Nitekim Medine hayatı boyunca kendisinin yanında bulunan Enes bin Mâlik'in (r.a.) şu sözleri ibretlidir: “Resûlüllah (s.a.v.) on yıl hizmet ettim. Bana hiçbir zaman 'Üf' demedi ve yaptığım bir iş için 'Bunu neden yaptın' veya yapmadığım bir iş için 'Bunu neden yapmadın?' buyurmadı.” (Tirmizi, Birr: 68)
Gerçekten bu ifâdelere inanmak zordur. Daha doğrusu, inanılması güç olan bu durum, Peygamberimizin (s.a.v.) bir mûcizesidir. Çünkü bırakın on yılı, on gün, belki on saat bile birlikte olunan bir kimseyle, on defa farklı düşünmek mümkündür.
Anlayış, hoşgörü, şefkat, sabır, af ve yumuşak huyluluğun zirvesinde olan Nebiler Nebisi (s.a.v.), on yıl kendisine hizmet eden bir genci kırmıyor, üzmüyor, azarlamıyor. Oysa Enes bin Mâlik (r.a.), on yaşında iken Resulüllah annesi tarafından hediye edilmişti. Onla yirmi yaş arası, bir gencin en tehlikeli ve fırtınalı “ergenlik dönemi” olduğu halde, şefkat timsali Peygamberimiz, onu hiç kırmıyor. Burada alınacak çok dersler var.
Öfke kötü ahlâkın kaynağıdır
Yine Yüce Peygamberimizin (s.a.v.) “Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise, hayırdan mahrum olur” (Müslim, Birr: 23) şeklindeki sözü, hem bir tehdit hem de bir teşvik niteliğindedir. Demek ki yumuşak huylu olmamak, hayırdan mahrum olmayı netice verirken, halim selim olmak da, büyük hayırlara mazhar etmektedir.
Peygamberimiz, sertlikten, öfkeden, insanları kırıp incitmekten daima sakındırmıştır.
“Pehlivan güreşte başkasını yenen değildir. Asıl pehlivan öfke ânında kendine hâkim olandır” (Muvatta, Hüsn-ü Hulk: 12) sözüyle, öfkeyi yutmanın ehemmiyetine dikkat çekmiştir. Çünkü öfkelenmek kötü ahlâkın kaynağıdır. Sabırsız ve öfkeli kimse, çevresindekilerin kalbini kırar, onları üzer ve mutsuz eder.
c.tokpinar@meydangazetesi.com.tr
05 Şubat 2016, 08:00
Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” buyuran Yüce Peygamberimiz (s.a.v.) “güzel ahlâk”la ilgili hadislerinden birinde şöyle demiştir.
“Cömert güzel ahlâklı bir genç; cimri, ibâdet eden, kötü ahlâklı bir yaşlıdan Allah'a daha sevimlidir.” (Deylemî ve Muhtarü-l Ehâdis: 88)
Bu hadiste gençler güzel ahlâka teşvik edilirken bir mukayese yapılmaktadır. Buna göre, Allah katında, güzel ahlâklı olmayan bir yaşlı, ibâdet etse bile güzel ahlâklı genç kadar sevimli değildir. Fakat buradaki ibadetten kasıt, farz ibadetler değildir. Çünkü farz ibadetleri bütün Müslümanlar yapmak zorundadır. Buna göre, güzel ahlâklı bir genç, nafile ibadetlerde çok ileri olan bir ihtiyardan üstündür. Hem farzlarla birlikte nafile ibadet yapmak hem de güzel ahlâklı olmak ise bir genç için büyük bir nimet ve büyük bir başarıdır.
En çok gençlere yakışıyor
Bir defasında bir adam Peygamberimize (s.a.v.) gelerek “Hangi amel Allah'a daha sevimlidir?” diye sorar. Her defasında “Güzel ahlâktır” cevabını alır. Bunun üzerine adam aynı soruyu dördüncü defa sorar. Peygamberimiz (s.a.v.), “Niçin anlamıyorsun? Güzel ahlâktır, o da gücün yeterse kızmamandır” demiştir. (Muhammed b. Mervezî, Kitâbüssalât)
Şu hadisin kendisi bile, Peygamberimizin (s.a.v.) kızmama konusundaki başarısını göstermektedir. Birçok insan aynı soruyu dört defa tekrarlayan birisine öfkelenerek hakaret edebilir. O ise, sabırla cevap vermeye devam etmektedir.
Başta zikrettiğimiz hadiste, “güzel ahlâklı bir gencin” övülmesinin bir başka hikmeti de şudur:
Genç iken güzel ahlâklı olmak zordur. Bu çağda çabuk hislerine kapılan, hemen öfkelenen gençler, yok yere kalp kırabilir, insanlara zarar verebilir. Buna rağmen güzel ahlâklı olması, insanlara hoşgörülü ve yumuşak davranması, onu Allah katında sevimli kılmıştır.
Bu da genç kardeşlerimiz için büyük bir müjdedir. Allah’ın bizi sevmesi, takdir etmesi kadar mühim bir mazhariyet olamaz. Böyle bir makama ulaşmak da, güzel ahlâkı kazanmakla mümkündür.
“Onun ahlâkı Kur’an’dır”
Hazret-i Aişe (r.a.) Validemizin belirttiği gibi, “ahlâkı Kur'an olan” Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bütün davranışlarıyla bizlere rehber olmuşlardır. Nitekim Medine hayatı boyunca kendisinin yanında bulunan Enes bin Mâlik'in (r.a.) şu sözleri ibretlidir: “Resûlüllah (s.a.v.) on yıl hizmet ettim. Bana hiçbir zaman 'Üf' demedi ve yaptığım bir iş için 'Bunu neden yaptın' veya yapmadığım bir iş için 'Bunu neden yapmadın?' buyurmadı.” (Tirmizi, Birr: 68)
Gerçekten bu ifâdelere inanmak zordur. Daha doğrusu, inanılması güç olan bu durum, Peygamberimizin (s.a.v.) bir mûcizesidir. Çünkü bırakın on yılı, on gün, belki on saat bile birlikte olunan bir kimseyle, on defa farklı düşünmek mümkündür.
Anlayış, hoşgörü, şefkat, sabır, af ve yumuşak huyluluğun zirvesinde olan Nebiler Nebisi (s.a.v.), on yıl kendisine hizmet eden bir genci kırmıyor, üzmüyor, azarlamıyor. Oysa Enes bin Mâlik (r.a.), on yaşında iken Resulüllah annesi tarafından hediye edilmişti. Onla yirmi yaş arası, bir gencin en tehlikeli ve fırtınalı “ergenlik dönemi” olduğu halde, şefkat timsali Peygamberimiz, onu hiç kırmıyor. Burada alınacak çok dersler var.
Öfke kötü ahlâkın kaynağıdır
Yine Yüce Peygamberimizin (s.a.v.) “Bir kimse yumuşak davranmaktan mahrum ise, hayırdan mahrum olur” (Müslim, Birr: 23) şeklindeki sözü, hem bir tehdit hem de bir teşvik niteliğindedir. Demek ki yumuşak huylu olmamak, hayırdan mahrum olmayı netice verirken, halim selim olmak da, büyük hayırlara mazhar etmektedir.
Peygamberimiz, sertlikten, öfkeden, insanları kırıp incitmekten daima sakındırmıştır.
“Pehlivan güreşte başkasını yenen değildir. Asıl pehlivan öfke ânında kendine hâkim olandır” (Muvatta, Hüsn-ü Hulk: 12) sözüyle, öfkeyi yutmanın ehemmiyetine dikkat çekmiştir. Çünkü öfkelenmek kötü ahlâkın kaynağıdır. Sabırsız ve öfkeli kimse, çevresindekilerin kalbini kırar, onları üzer ve mutsuz eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder