KELEBEK KOZASI…
Bir gün kırlarda gezintiye çıkan bir adam, kenarına oturduğu otlardan birinin dalında küçük bir kozayı fark etti. Koza ha açıldı ha açılacak gibiydi...
Adam, bunun bir kelebek kozası olduğunu tahmin ediyordu. Böyle bir fırsat bir daha ele geçmez diye düşündü ve bir kelebeğin dünya yüzü gördüğü ilk dakikalara şahit olmak istedi....
Dakikalar dakikaları kovaladı, saatler geçmeye başladı, ama kelebeğin küçük bedeni o delikten bir türlü çıkmıyordu. Kelebeğin dışarı çıkmak için çaba harcamaktan vazgeçmiş olabileceğini düşündü adam. Sanki kelebek elinden gelen her şeyi yapmış da artık yapabileceği bir şey kalmamış gibi geldi ona. Bu yüzden, kelebeğe yardımcı olmaya karar verdi...
Cebindeki küçük çakıyı çıkarıp kozadaki deliği bir cerrah titizliğiyle büyütmeye başladı.
Böylece bir iki dakika içinde kelebek kolayca dışarı çıkıverdi. Fakat bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruş buruştu.
Adam kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının açılıp genişlemesini ve narin bedenini taşıyacak kadar güçlendiğini görmek istiyordu…
Ama bunlardan hiçbiri olmadı!.. Kelebek kozasından zamanından önce çıkmıştı. Ne kadar çabalasa da uçamadı ve buruşmuş kanatlarıyla yerde sürünmeye devam etti.
Adamın bütün iyi niyetine ve yardımseverliğine rağmen bilmediği şey; kozanın kısıtlayıcılığına karşılık kelebeğin daracık bir delikten dışarı çıkmak için göstermesi gereken çabanın, bedenindeki sıvının kanatlarına gitmesini ve bu sayede doğru zamanda çıktığında uçabilmesini sağlayacak olduğuydu…
Bu gerçeği öğrendiğinde, hayat boyu unutamayacağı bir şey de öğrenmişti: Bazen, tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey; çabalardır…
Hayat akarken sarf edilen çaba ve zaman bizi bir sonraki adıma hazırlar, gerekli güce ulaşılmasını sağlar…
Kendi kanatlarımızla uçmak için emek vermemiz, zorluklarla mücadele etmemiz gerekiyor…
Kozalarımızdan zamanında ve olgunlaşmış çıkabilmemiz dileğiyle…
Ninem diyor ki; Terazi var, tartı var; her şeyin bir vakti var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder