27 Şubat 2016 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - Hayatın gayesi...

Hekimoğlu İsmail - Hayatın gayesi...


Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK

Hayatın gayesi...


Nasıl ki taşı anlatmak kolaydır; ama elması anlatmak zordur. Aynen öyle de gayesizlik taş gibidir ve çoktur. Nitelik ve ideal ise elmasa benzer, bulmak yeterli değil, bir de kuyumcu olmak gerekir ki onu anlayalım ve anlatalım.

İde, fikir manasına gelir. İdeal, maksattır, gayedir. Her insanın kendine göre fikri vardır. Ayrıca bir insandan sonsuz sayıda fikirler çıkar. Bunların hangisi doğrudur bilinmez. Çünkü herkes, benim fikrim doğrudur, der. Bu fikirler ve idealler İslam'ın mihengine vurulur, İslam'a uygun olan doğrudur. İşte bunun için idealler hem akla hem İslam'a uygun olmalıdır.

Allah, her şeyi bir sebep için yaratmıştır. Yollardaki on binlerce araba bir hedefe gidiyorlar, bir gayeyi tahakkuk ettirmek için. Mesela bir çocuğa sorarız. “Sen büyüdüğün vakit ne olacaksın?” “Hiç” diye cevap verir. Diğer bir çocuğa sorarız, “Ne olacaksın?” O da der ki, “Avukat olacağım.” “Öyleyse sınıfı geçmek lazım.” deriz, “Biliyorum” diye cevap verir. Hâlbuki bu ilkokul çocuğu avukatlık nedir bilmez amma geleceğine bir hedef dikti: Avukat olacağım! Sınıf geçtikçe, iyi not aldıkça heyecanlanır, avukatlığa biraz daha yaklaşır, böylece koşar, sınıfları tek tek geçer, liseyi bitirince hukuk fakültesine gider. Çünkü o hâlâ koşuyor ve avukat olur. Belki binlerce lise mezunu içinde yalnızca hedefi olanlar o hedefe ulaşmıştır.

Diğer taraftan insan büyüdükçe, nefsinin arzu ve istekleri de büyür. Menfaatleri, ulaşılması gereken en büyük idealler gibi önüne dikilir. Nefsinin her arzusunu yerine getirmeye kalkan insan, çıkmaz sokağa saplanıverir. Hâlbuki hayatın gayesi, Allah rızasını kazanmaktır.

Ekseriyetle her insanın kendine göre bir ideali vardır. İdeal denilen bu kelime, dünyayı şekilden şekle soktu. Halen bu hal devam etmektedir. Şimdi anlaşıldı ki, ideolojilerle gerçeği bulmak mümkün değil. Çünkü İslamiyet gerçeğin ta kendisidir. Dünya, İslam medeniyetini bekliyor. Mesela bir Müslüman, ilmi, tekniği bilir, bu dallarda başarılı olur, İslam ahlâkına da tâbi olursa, fert planında İslam medeniyetine ayna tutabilir.

İslamiyet, anbean yaşanır. Çünkü bir dakika sonra ne olacağımız belli değil. Öyleyse “Ben şu anda İslam'a uygun halde miyim, İslam'a uygun bir işle meşgul müyüm?” sorularına doğru cevap veremeyen bedavadan yaşar ve ölür. Hayatı ona Cennet'i kazandıramamıştır. İyilik yapar, iyilik görür. Hal ve hareketlerini Allah rızasına göre düzenlemek, “Hayatın gayesi rıza-yı İlahi'dir” diyebilmek için daha birkaç fırın ekmek yemek gerekir. Kafa yormak, tefekkür iklimlerinde yol almak lazım.

Her insan, istediği yerlerin çoğuna varmıştır. Öyleyse cennete giden yolda da yürüyebilir. Allah, bizi kendisini tanıyalım ve gerektiği gibi kulluk edelim diye yaratmış. Asıl maksada ulaşabilmek için en önemli idealimiz, İslâmiyet'i öğrenip yaşayarak kuvvetimizi muhafaza etmektir.

İnsanın çok büyük idealleri olabilir. Fakat bu büyük ideallerin hiçbirisi Saadet-i Ebediye'ye ulaşmaktan daha önemli değildir. Ve mademki ideal fikre bağlıdır, fikirlerimiz de Kur'an'a bağlanırsa çok iyi neticeler alırız.

Saatler, saniye saniye ömrümüzü bitiriyor. Bunun için biz de saniye saniye İslamiyet'i yaşayalım. Öleceğimiz saniyenin Müslüman'ca olmasına çalışmak; işte en büyük ideal budur!

İdealin kudretini bir damla suda seyrettim. O, koştu, denize ulaştı. Onun ideali deniz olmaktı, bir damla su deniz kadar güçlü olmak istedi ve oldu. Damlanın, denize koşmasını, denizin damlayı kucaklamasını seyrettim, bir damla gözyaşı ile ben de bu ideale katıldım...
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder