Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK
Yaratıklarda tesadüfe yer yoktur...
Kâinat kitabı Allah'ı anlatır; nasıl ki harflerden kitaplar yazılıyorsa atom harflerinden, molekül hecelerinden kâinat kitabı yazılmıştır. Dolayısıyla kâinat kitabını okuyanlar Allah'ın sıfatlarını, Allah'ın sıfatlarını anlayanlar da kâinat kitabını iyi anlar.
Tefekkür edersek görürüz ki kâinatta tesadüf diye bir şey yoktur. Yani hiçbir şey kendi kendine olmaz. Her şeyi yaratan Allah'ın, yarattıkları üzerinde küllî bir planı vardır. O planın tecelli ettiği noktalara tevafuk denir.
Tesadüf kelimesini başıboşluk şeklinde anlayanlar var. O başıboşluk içinde bazı şeyler isabet ediyor gibi. Hâlbuki Allah, bu kâinatı belli bir nizam ve intizam içinde yaratmıştır. Zamanı geldiğinde kuşların, balıkların göçmesini emreden Allah'tır. Öyle bir nizam kurmuş ki Allah, Ekvator'daki sıcak suyu alıyor, Britanya'nın etrafında dolaştırıyor.
Mesela şehirlere su şebekeleri yapılmış, gölden veya barajdan su, borularla alınıp evlere dağıtılmış. Aynı şekilde etten damarlar yapılmış. Bunlar vücudumuza döşenmiş. Kan, kalpten alınıp vücudumuzda dolaştırılıyor, sonra kirlenen kan tekrar kalbe dönüyor. Kalpte kirli kanla temiz kan birbirine karışmıyor. Bunlar tesadüfen veya kendi kendine olamaz.
Sular denizlerin dibinden değil de yüksek yerlerden çıkıyor... Ovaları, tarlaları, bahçeleri suluyor, ta ki midelerin ihtiyacı temin edilsin. Bu işte tesadüfe, kendi kendine oluşa yer verilir mi?
Mesela doktor neşteri vuruyor, gerekeni yapıp sonra yarayı dikiyor. Yarayı diktikten sonra doktorun yaptığı bir iş yok. O yaradaki sinirleri ve damarları birleştirip, yarayı iyileştirecek, şifa verecek olan Allah'tır. Eğer damarlar ve sinirler karşılıklı gelmese hastalık devam eder. Bazı tabipler der ki: Öyle bir tedavi uygulayalım ki insan vücudundaki tabibin işini bozmayalım.
Canlıları belli prensiplerle hayata getiren Allah canlıları yine belirli prensiplerle dünyadan götürmektedir. Hiçbir şey tesadüf değildir. İşte her işini plana, programa bağlayan mühendislerin kâinatı bir tesadüf kabul etmeleri, onların birkaç formül içinde boğulduklarını gösterir. Eğer ilimlerinde biraz daha ileri bakabilseler, hakikati görebilecekler. Mesela Allah'ın kudretini en iyi anlatan kitaplardan biri de, Astronomi'dir. Uzayda birçok yıldız ve gezegen olacak, bunlar birbirleriyle çarpışmayacak, birbirlerine engel olmayacak.
Hiçbir canlı kendi kendini başkalaştırmaya muktedir olmadığı gibi, yaratıklarda tesadüfe yer yoktur. Gen mühendisliğinin de esaslarını koyan Allah'tır. İnsanların canlı organizma yapması mümkün değildir, her şeyi yaratan ve yarattığı her şeye de nizam veren bir tek Allah'tır.
Böylece anlaşılıyor ki insan, bir saat gibi kurulup bırakılmamıştır. Allah, bütün yaratıkları onun emrine vermiş ve insana irade vererek onun şuurlu bir şekilde ibadet etmesini istemiştir.
Çok şeyleri bilen insan, bir de Rabb'ini bilse; yani hiçbir şeyin tesadüfen olmadığını, her şeyin ilahi bir nizam içinde yürütüldüğünü, her şeyi ve her hareketi Esmaü'l-Hüsna'nın kuşattığını anlasa... Bu anlayışla İslamiyet'i şuurlu bir şekilde yaşasa ve Allah'a sığınsa kurtulur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder