Haccâc b. Yûsuf b. el-Hakem es-Sekafî, “zalim” lakabıyla meşhur Emevî valisidir.
Târihin meşhur Haccâc-ı Zâlim’i, zulmüyle şöhret yapmış olsa da filozof tabiatlı bir insandı. Bir gün, Cuma namazında onu gören hatip, “Allâh’ın en sevdiği fiil, zâlim idâreciye haksızlığını haykırmaktır.” tarzındaki emri dikkate alarak hutbeden ağız dolusu ağır lâkırdılar söyledi. Haccâc-ı Zâlim, sükûnetle dinledi.
Namazdan sonra hatîbi huzûruna çağırtarak ona sordu:
“–Sen öyle neler söyledin bakalım hutbede?!”
Hatib, nasıl olsa kellesinin vurulacağı düşüncesiyle geri adım atmadan Haccâc’a hutbedeki sözlerini biraz daha sert bir üslûb ile tekrar etti. Haccâc:
“–Tuhaf şey.” dedi. “–Sen bilgili bir adama benziyorsun. Lâkin İslâmî dâvetin metodlarından haberin yok. Sen hiç Kur’ân okumuyor musun? Senden daha fazîletli olduğu muhakkak olan Mûsâ’yı -aleyhisselâm- benden daha kusurlu ve üstelik ehl-i küfürden olduğu muhakkak olan Firavun’a gönderirken Cenâb-ı Hak, ona “leyyin” yâni suyun akışı gibi yumuşak bir lisan kullanmasını emir buyurmadı mı?”
Hatib, hatâsını anlamıştı. Özür diledi ve Haccâc’ın af ve müsâmahası sâyesinde kelleyi vermekten kurtuldu.
Mûsâ’ya -aleyhisselâm- karşı vâkî olan ve bize bir metod telkîn eden yalnızca bu hâdisedeki ilâhî beyân değil, pek çok âyet-i kerîme de tebliğin yumuşak ve hikmetli sözlerle, muhâtabı rencide etmeden yapılması lâzım geldiğini bildirmektedir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları
HATİP İLE ZÂLİMİN İBRETLİK HİKÂYESİ
0Haccâc b. Yûsuf b. el-Hakem es-Sekafî, “zalim” lakabıyla meşhur Emevî valisidir.
Târihin meşhur Haccâc-ı Zâlim’i, zulmüyle şöhret yapmış olsa da filozof tabiatlı bir insandı. Bir gün, Cuma namazında onu gören hatip, “Allâh’ın en sevdiği fiil, zâlim idâreciye haksızlığını haykırmaktır.” tarzındaki emri dikkate alarak hutbeden ağız dolusu ağır lâkırdılar söyledi. Haccâc-ı Zâlim, sükûnetle dinledi.
Namazdan sonra hatîbi huzûruna çağırtarak ona sordu:
“–Sen öyle neler söyledin bakalım hutbede?!”
Hatib, nasıl olsa kellesinin vurulacağı düşüncesiyle geri adım atmadan Haccâc’a hutbedeki sözlerini biraz daha sert bir üslûb ile tekrar etti. Haccâc:
“–Tuhaf şey.” dedi. “–Sen bilgili bir adama benziyorsun. Lâkin İslâmî dâvetin metodlarından haberin yok. Sen hiç Kur’ân okumuyor musun? Senden daha fazîletli olduğu muhakkak olan Mûsâ’yı -aleyhisselâm- benden daha kusurlu ve üstelik ehl-i küfürden olduğu muhakkak olan Firavun’a gönderirken Cenâb-ı Hak, ona “leyyin” yâni suyun akışı gibi yumuşak bir lisan kullanmasını emir buyurmadı mı?”
Hatib, hatâsını anlamıştı. Özür diledi ve Haccâc’ın af ve müsâmahası sâyesinde kelleyi vermekten kurtuldu.
Mûsâ’ya -aleyhisselâm- karşı vâkî olan ve bize bir metod telkîn eden yalnızca bu hâdisedeki ilâhî beyân değil, pek çok âyet-i kerîme de tebliğin yumuşak ve hikmetli sözlerle, muhâtabı rencide etmeden yapılması lâzım geldiğini bildirmektedir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları
HATİP İLE ZÂLİMİN İBRETLİK HİKÂYESİ
0Haccâc b. Yûsuf b. el-Hakem es-Sekafî, “zalim” lakabıyla meşhur Emevî valisidir.
Târihin meşhur Haccâc-ı Zâlim’i, zulmüyle şöhret yapmış olsa da filozof tabiatlı bir insandı. Bir gün, Cuma namazında onu gören hatip, “Allâh’ın en sevdiği fiil, zâlim idâreciye haksızlığını haykırmaktır.” tarzındaki emri dikkate alarak hutbeden ağız dolusu ağır lâkırdılar söyledi. Haccâc-ı Zâlim, sükûnetle dinledi.
Namazdan sonra hatîbi huzûruna çağırtarak ona sordu:
“–Sen öyle neler söyledin bakalım hutbede?!”
Hatib, nasıl olsa kellesinin vurulacağı düşüncesiyle geri adım atmadan Haccâc’a hutbedeki sözlerini biraz daha sert bir üslûb ile tekrar etti. Haccâc:
“–Tuhaf şey.” dedi. “–Sen bilgili bir adama benziyorsun. Lâkin İslâmî dâvetin metodlarından haberin yok. Sen hiç Kur’ân okumuyor musun? Senden daha fazîletli olduğu muhakkak olan Mûsâ’yı -aleyhisselâm- benden daha kusurlu ve üstelik ehl-i küfürden olduğu muhakkak olan Firavun’a gönderirken Cenâb-ı Hak, ona “leyyin” yâni suyun akışı gibi yumuşak bir lisan kullanmasını emir buyurmadı mı?”
Hatib, hatâsını anlamıştı. Özür diledi ve Haccâc’ın af ve müsâmahası sâyesinde kelleyi vermekten kurtuldu.
Mûsâ’ya -aleyhisselâm- karşı vâkî olan ve bize bir metod telkîn eden yalnızca bu hâdisedeki ilâhî beyân değil, pek çok âyet-i kerîme de tebliğin yumuşak ve hikmetli sözlerle, muhâtabı rencide etmeden yapılması lâzım geldiğini bildirmektedir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Son Nefes, Erkam Yayınları
http://www.islamveihsan.com/hatip-ile-zalimin-ibretlik-hikayesi.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder