Bir talebeye yolculuğu sırasında kaderin sırrının bilinmezliğini gösteren ibretlik hadise…
Bir talebe köyden şehre ilim öğrenmek için yaya gidip gelmektedir. Yolculuğu sırasında bir ağacın altında abdest alıp namazını kılar ve dua eder. Sonra ağaca yaslanır ve:
“Ey Rabbim, ben hep senin için namaz kılıyorum, sana dua ediyorum; ama kader sırrını bir türlü anlayamıyorum. O kadar ilim öğrenmeme rağmen kaderi idrak edemiyorum.” diye düşünmeye başlar.
Yarı uyanık bir hâlde kendini karıncaların okulunda bulur. Karıncaların köyünü su basmıştır. Bir kısmı boğulup gitmiş, sadece yüksek kayaların üzerlerine sığınabilenler hayatta kalmıştır. Sağ kalanların içinden toplanan karınca profesörler bu hiç beklemedikleri suyun kaynağını araştırmaktadırlar. Aralarında şu konuşmalar geçer:
  • Bu bir seldir, dağlardan gelmiştir!
  • Hayır! Sular ılıktı, yeraltından fışkırmıştır!
  • Hayır hayır! Bu olsa olsa şiddetli bir yağmurdur!
  • Efendim, bana göre bu sular taşan bir gölden akmıştır!
Karıncalar dünyasının büyük coğrafya âlimleri bir türlü suyun nereden geldiği konusunda fikir birliğine varamazlar. Tartışmalar heyecanla devam ederken talebe gözlerini açar ve gerçeği anlar. Suyun kaynağını kendisi keşfetmiştir! Çünkü az önce abdest aldığı su kırbası devrilmiş, içindeki su tamamen boşalmıştır. Etrafında karıncaların gezindiği az ilerideki karınca yuvası sular içinde kalmış, bazı karıncalar da suyun içinde boğulup gitmişler. Yalnız otuz kırk karınca biraz yüksekçe bir taşın üzerine çıkmış beklemektedirler. Talebe karıncalara “Bu su, benim kırbamdan akan sudur!” demeye çalışır; ama ne çare! Gözlerini tekrar kapatır, bu sefer karıncaları göremez. Gözlerini açar, karıncaları görür; ama sesini duyuramaz. Ne yazık ki gerçek, karınca profesörlerin hiçbirinin düşündüğü gibi değildir. Karıncalar bu gerçeği ömür boyu tartışsalar bile öğrenemeyeceklerdir. Talebe karıncalara anlatamasa da hakikati kendisi anlamıştır. Dilinden şu cümleler dökülür:
‘‘Şu eni ve boyu bilinemeyen sonsuz kâinatta benim de bir karıncadan ne farkım var ki? Suyun kaynağına dair şu basit gerçeği karıncalar nasıl anlayamıyorsa. Başlangıcı ve sonu olmayan Cenab-ı Hakk’ın çizdiği katrilyonlarca olayın iç içe girdiği kaderin hakikatini, grift sırlarını ben nasıl anlayabilirim? Kader programının idrakler ötesi mahiyetini anlamakta benim zayıflığımın, çaresizliğimin karıncalardan farkı yok ki! Ben, en iyisi üzerime sel gibi gelen şeytanın vesveselerine kapılıp gitmeyeyim! Karıncaların kayaya sarılması gibi ben de beni kurtaracak Kur’an-ı Kerime, Peygamberimizin sünnetine ve güzel amellere sarılayım…’’
Kaynak: İslam Akaidi, Erkam Yayınları

http://www.islamveihsan.com/kader-kissasi.html