Ramazan ve orucun insana ve topluma kazandırdıkları nelerdir?
Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş olan Ramazan ayı, ilâhi kazançların yanında mübarek bir aydır. Bu mübarek ay bize neler kazandırdı? Bunu maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:
1. Öncelikle vakitlerimizi tanzim etti. Ramazan’dan önce sahurun, iftarın vaktinden habersiz, istediğimiz zaman yiyip içerken bu belli bir programa bağlandı. Yemeklerimiz artık saatinde yenmeye başladı. Buna en çok sevinen de hanımlarımız ve annelerimiz oldu. Çünkü diğer zamanlarda ayrı ayrı yenen yemekler, Ramazan ayında ailelerin birlikte oldukları yegâne mekân haline geldi.
2. Oruç bize irademizin ne kadar sağlam olduğunu gösterdi. Sofra kurulmuş, üzerinde çeşit çeşit yiyecekler hazır olduğu, bizi onları yemek için engelleyecek hiçbir insan olmadığı halde, Allah’a olan saygımızdan, ezan okunmadan elimizi sofraya götüremedik.
3. İbadetlerimizde bir düzen hâkim oldu. Günde beş vakit namazımızı cemaatle kılmaya devam ettik. Cemaat şuuruna vardık. Aynı safta, aynı kıbleye yönelerek, bizleri yaratan ilâhî gücün sahibi Allah’ın huzurunda bir fâni kul olduğumuzu tekrar tekrar yaşadık.
4. Oruç tutanlar için bir cennetin hazırlandığını ve bu cennete Reyyân adının verildiğini öğrendik. Kıyamet gününde sadece o kapıdan oruç tutanların gireceğini[1] duyunca, oruç ibadetinin sevabının Allah tarafından verileceği[2]müjdesini daha iyi anlamış olduk.
5. Çoluk çocuğumuzla birlikte aynı sofrada yemek yedik. Hele çocuklarımızın balkondan, pencereden, kapıdan, çatıdan minarelerin ışıklarının yanıp, ezan okunduğunun sevinçli haberini sofrada bekleyenlere iletmesinin verdiği sıcak havayı teneffüs ettik.
6. Teravih namazına giderek, huşû içerisinde yirmi rekât namaz kılmanın sevabına inanarak ve mükâfatını yalnızca Allah’tan umarak kılanların geçmiş günahlarının affedileceği[3] müjdesini almış olduk.
7. “Ramazan münasebetiyle kapalıyız” diye meyhanesinin, içkili lokantasının camına ilân yapıştıranları, Ramazan’a saygı gösterenleri gördük. Fakat bu yerlerin bayramda açılacağını düşününce, meyhanelerin sadece Ramazan’da değil de daima kapalı olmasının ne kadar huzur verici olduğunu düşündük. Ancak, İslam’ın, manevi hayatın doya doya yaşandığı bu mevsimde oruçtan, namazdan habersiz nesilleri gördükçe, Müslümanların gözünün içine baka baka oruç yiyenleri gördükçe gelecek nesiller için de bir hayli üzüldük.
8. Zekât ve fitrelerimizi ihtiyaç sahibi kardeşlerimize vererek, onların evlerinin de şenlenmesine vesile olmanın sevincini yaşadık. Fakir fukarayı gözeterek, onları da iftar sofralarımıza davet ettik. İftar ettirdiğimiz kişi veya kişilerin alacağı sevap kadar sevap alacağımızı da öğrendik. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmayacağını da kavradık.[4]
9. Ramazan ayında suç işleme oranlarının düştüğü, kavga, adam öldürme ve hırsızlık gibi suçların sayısında inanılmaz ölçüde düşüşler olduğunu gerek haberlerden, gerekse televizyonlardan öğrenince, her ayımızın Ramazan olması için dua ettik.
10. Kur’an ayı olan Ramazan ayında[5] Kur’an’ı daha iyi anlamaya, kavramaya ve hayatımıza uygulamaya çalıştık. Mukabele dinledik. Bazı Müslüman kardeşlerimiz mukabele okumanın yanında okuduğu Kur’an’ı anlamaya çalıştı. Kur’an’ın tercümesini de hatmetmeye çalıştı. Biz de onları örnek aldık. Bütün bunları duyduk bu sene yapamazsak gelecek sene yapmaya söz verdik.
11. Ramazan ayı dışında, sinirlendiğimiz zaman bazen kötü sözler söylediğimiz olmuştur. Hâlbuki Ramazan ayında sakin olmamız tavsiye ediliyor. Orucu sadece mideye değil, gözümüze, kulağımıza, elimize, ayağımıza ve dilimize de tutturmamız gerekiyor. Bu yüzden oruç, insanı kötü söz söylemekten alıkoyar. Birisi yakışıksız bir lâf edecek veya kavga edecek olursa “Ben oruçluyum” denmesi gerektiğini[6] bu ayda öğrendik.
12. Bazen dalgınlıkla oruçlu olduğumuzu unuttuk. Ama orucumuz bozuldu mu, bozulmadı mı diye bir endişeye kapılmadık ve orucumuzu tamamladık. Zira Allah’ın bizi yedirip içirdiğine[7] inandık.
13. İftar vaktini beklerken ne kadar sevinçli oluyoruz değil mi? Bir an evvel ezan okunsa da dilimiz, damağımız suya hasret dudaklarımız suya kavuşsa diye… Aklımıza hemen Peygamber Efendimiz’in bir hadisi geliyor: “… Oruçlu için iki sevinç vardır: Biri iftar ettiğinde, diğeri de Allah’a kavuştuğu vakittir.”[8] Cenab-ı Allah bize iftar vaktinde duyduğumuz sevinci, O’na kavuştuğumuz zaman da yaşatır inşallah…
14. Oruçlu iken bir şey yiyip içmediğimiz için ağzımızda tuhaf bir koku oluşuyor. Ağzımız kokuyor. Fakat bu ağız kokusu Allah katında misk kokusundan daha hoştur.[9] Bu durum Allah’ın oruçluya verdiği değeri göstermekte, ağzının kokusunu misk kokusundan daha hoş kabul etmektedir.
15. Ramazan ayının bize kazandırdığı bir husus da, diğer aylarda şikâyetçi olduğumuz şeytanların bağlanması, bize vesvese verememesi, kötülük telkin edememesidir. Bunun yanında Ramazan ayında cennetin kapıları ardına kadar açılmakta ve cehennem kapıları da kapanmaktadır.[10]
16. Resulullah’ın tavsiyesine uyarak sahur yemeğinin bereketinden[11] istifade etmek için kimimiz sahura kadar yatmadı, kimimiz biraz uyudu sonra kalktı ve sahur yemeğini yedi. Ehli Kitab’a muhalefet ederek, onların oruçları ile bizim orucumuz arasındaki farkın sahur yemeği olduğunu hatırladık.[12]
17. Sahurda ve iftarda gerine gerine yiyip de: “Ya! İşte bunu bulamayanlar da var. Şükürler olsun. Allah bulamayanlara da versin…” türünde bir şükürde bulunmadık. Çünkü hakiki şükrün; fakire, yetime, kimsesize yediğinden yedirmekle, giydiğinden giydirmekle olduğunu kavradık.
18. Mübarek Ramazan ayında oruç, iftar, teravih, vaaz, mukabele, sadaka-i fıtır, itikâf nasıl mübarekse, bunların insanı nasıl mübarek yapılabileceğini düşündük. Yani mübarek Ramazan’da, mübarek bir insan olmak için bu ayı çok iyi değerlendirmeye çalıştık. Bir aylık değil, ölünceye kadar mübarek olmaya çalışmak gerektiğini anladık.
19. Evimizde ailemizle birlikte, iftar saatini bekledik. Bu arada dini yayın yapan televizyon programlarını izledik. Değerli hocalarımızın okuduğu Kur’an-ı Kerim, ilahileri ve kasideleri dinledik. İlim adamlarının sohbetlerini dinledik. Okunan ezan ile iftar duası ile oruçlarımızı açtık.
20. Ramazan Bayramı vesilesiyle tebrikleştik, birbirimize dua ve mağfiret diledik. Telefon ve tebrik kutlamalarıyla toplumsal dayanışmayı, kaynaşmayı, birlik ve beraberlik duygularını en zirve noktaya taşıdık elhamdülillah…
Sonuç olarak Ramazan ayı bize burada sayılmayacak kadar kazançlar sağlamaktadır. Biz burada bir kısmına değinmeye çalıştık. Gözden kaçan bazı maddeler de buraya eklenebilir.
Önemli olan Ramazan ayında kazandığımız güzel özellikleri, Ramazan’dan sonra da devam ettirmektedir.
Unutmamalıyız ki, her günümüzü Cuma, her gecemizi Kadir, her ayımızı Ramazan yapmak bizim elimizdedir. Yeter ki biz, bu mübarek gün, gece ve ayları değerlendirmesini bilelim.
Ne mutlu, Ramazan ayına ulaşıp, onun kıymetini bilip, hakkıyla değerlendiren ve mükâfat olarak da bayrama ulaşanlara… Ne mutlu…
Dipnotlar:
1) Buhari, Savm 4, Bed’ül-Halk 9; Müslim, Sıyâm 166 (1152).  2) Buhari, Savm 9; Müslim, Sıyâm 164 (1151). 3) Buhari, Salâtü’t-Terâvih 1; Müslim, Salâtü’l-Misafirin ve Kasriha, 173 (759). 4) Tirmizi, Savm 82 (807); İbn Mâce, Sıyâm 45 (1746). 5) Bakara 2/185. 6) Buhari, Savm 2, 9; Müslim, Sıyâm 164 (1151). 7) Buhari, Savm 26, Eymân 15: Müslim, Sıyâm 171 (1155). 8) Buhari, Savm 2, 9; Müslim, Sıyâm 164 (1151). 9) Buhari, Savm 2, 9; Müslim, Sıyâm 164 (1151). 10) Buhari, Savm 5, Bed’ül-Halk 11: Müslim, Sıyâm 2 (1079); Nesâî, Sıyâm 5 (2102). 11) Buhari, Savm 20; Müslim, Sıyâm 45 (1095); Nesâî, Savm 18. 12) Tirmizi, Savm 17 (708)
Kaynak: Vehbi Akşit, Altınoluk Dergisi, Sayı: 365