İslam kelimesi arapçada S,L,M köklerinden türemiştir. SLM kelimesinin İki temel anlamı vardır :
1- Barış, huzur, selamet, esenlik ,
2- Teslim olmak.
İslam barışı bozan durumların şiddetle karşısındadır. Kur’an-ı Kerim bunu şöyle ifade etmektedir: “...Kim bir kişiyi, haksız yere öldürürse muhakkak ki o bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur.” (Mâide suresi, 32. ayet.)
İslam dini toplum dinidir. Öğretileri ve ilkeleri evrenseldir. Bu nedenle barış ve kardeşliğe öncelik vermiştir. Bir ayette şöyle denilir:
“Ey İman edenler, Hep birlikte barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin; çünkü o apaçık düşmanınızdır.” (Bakara 208) Bir başka ayette ise şöyle buyurulur:
Kur’an’a göre kim toplumda barışı bozuyorsa o şeytanın yolunda gidendir. Şeytan ise Allah’a isyanın bir sembolüdür ve kötülük odağıdır. Onun bütün amacı, müminleri, bir barış yurdu olan cennete gitmekten alıkoymaktır. Ama unutulmamalıdır ki insan izin vermedikçe şeytanın üzerinde hiçbir etkisi olamaz. Kur’an’da bildirildiğine göre Allah’ın ihlaslı kulları üzerinde onun hiçbir hâkimiyeti olmayacaktır.
Dinimiz, barış ortamın sağlanması için haksızlığı, adaletsizliği, alaycılığı, laf taşımayı ve dedikoduyu yasaklamış, bunları günah olarak öğretmiştir. Peygamberimiz bir hadisinde Müslüman’ı şöyle tanımlamıştır:
“Müslüman, diğer Müslümanların onun elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.”
İslamiyet’in hakim olduğu her yerde barış ve huzur, İslamiyet’in olmadığı veya eksik, yanlış, hatalı uygulandığı her yerde de kan ve gözyaşı olmuştur. Buna tarihten örnekler verelim :
Yaşadığımız toplumda çatışma ve kavgaları ancak barış dilini yaygınlaştırmakla durdurabiliriz. Çünkü selam, salt bir söz değil, “öteki”ne; nasılsın demek, onun bir problemini çözmek, yarasına merhem olmak ve onu insan yerine koymaktır. İşte bu İslam’ın insana bakışı ve getirdiği değerlerin yüceliğini gösterir. Böyle bakışın yaşam tarzı hâline geldiği bir toplumda, gerçek anlamda barış ve güven sağlanabilir.
İnsanlık tarihi boyunca, yeryüzünde barış yolunda sürdürülen mücadeleler hiç de kolay olmamıştır. Birey ve toplumları barışa çağıran ve içtenlikle barışın gönüllü elçiliğini yapan bütün peygamberlerin ortak çabası, insanlığı barışa ve huzura kavuşturmaktır. Dolayısıyla Müslüman’ın amacı da bu dünyayı bir barış yurduna çevirebilmek olmaktır. Öte dünyada selam yurduna, cennete kavuşacak olanlar, ancak bu dünyayı bir barış ve esenlik yurduna dönüştürmek için çaba harcamalıdır.
KAYNAK:
http://www.ilimrehberi.net/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder