Ersal Özkan. Naçiz kitabımı yazılarıyla değerli kılan Karaman Ayrancı'lı hemşehrim 17 kitap yazan bir şair ve yazar...
Bugün değerli yazarımızın Facebook sayfasında okuduğum ve ağladığım yazısını paylaşmak istiyorum... Celal
Başta sevgili annem olmak üzere
Tüm annelerimizin anneler gününü kutluyorum
****
Ben sen oldum annem
Son anları,annemin
Birazdan onunla birlikte gidecek
Çocuk yanım
İlk defa böyle uzun yatıyor
Ben ise, hala onun kınalı kuzusu
Baş ucunda,ağlayan
Bir küçük beden,
kocaman yatağın içinde,
beni sırtında taşıdığı,
Günler geliyor aklıma
Babam ölünce, bir kamyon arkasında
İki, tahta divan, eski halı
Bir de mutfak için tel dolap
Fakir artığı eşyalar arasında, gelmiştik şehre
Karaborsa yıllardı şehirde akıp geçen zaman
Mevsimler ozon tabakasına yenilmemişti
Kışlar adam boyu kar, ile gelirdi evimizin önüne
Ucuz linyit kömürü tutuşturma telaşında anam
Biz ise kardan adam yapardık
Alışmak için kışa
Tüpgaz kuyruğunda insanlar
Zenginler lüks, fakirler mum yakardı
Herkes ne kadar çok yakarsa
O kadar geç yatardı
Yağmur yağınca çatımız
Kurum bağlayınca sobamız akardı
Naylon kaplar arasında, ucuzluk pazarı evimiz;
Anam hiç üşenmez
Bir usta gibi çatıya çıkardı
Uzun, masallar anlatırdı
Elektriğin kesintili verildiği yıllarda
Bazen de kendi hayatını
Anadolu'nun ücra bir köyünde, doğmuş
Kuraklığın hüküm sürdüğü, çoğu kez aç uyudukları
Günleri anlatırken, nemlenir gözleri
Zor yıllardı, derdi
Hiç mutlu olmadın mı? Anam diye sorardık
Babanızla evlenirken hayaller kurardık
Söz verdim diye bir ayakkabı almıştı, ökçeleri vuran
ama ben her giyişimde mutlu olurdum
Belki de bu yüzden çok severdi anam
Ayağında kundura türküsünü
İbrahim Tatlıses'i
Sonra, siyah beyaz yıllar başladı.
Tek tük,antenler çatılarda
Komşu kapılarında beklemesinler diye anam
Gündeliğinden kesip televizyon almıştı
Birden,şenlendi evimiz
Komiser Kolombo'ya bakıp, kirli pardesümüzden
Utanmıyor
Cüneyt Arkın'la dövüyorduk tüm zalimleri
Hepimizin hayali otomobil
Koşmak için peşi sıra
'Küçük hanımefendi'nin mahallemizden geçmesini bekliyorduk
Fakirlik mi olsun, 'Belgin Doruk'
Seviyordu ya, tamirci kalfası Ayhan Işık'ı
Adile Naşit annem gibi kahraman
Hulusi Kentmen hiç görmediğimiz babamızdı
Biz büyük bir aile idik, derken
Bir yıldız kaydı evimizden
Söndü tüm ışıklar
Ağabeyimin ölümüyle üstü örtülüp kapandı televizyon
Hiç unutmam Ayhan Işık'la aynı günde
Ölmüştü ağabeyim
Evin içi dolup taşarken
Hiç birşey avutmuyordu annemin üzüntüsünü
Evlat acısı başka, der. Günlerce hiçbir şey yemeden
Susardı
Artık biz bile alışmıştık sessizliğe
Her sofraya oturuşunda
Boş tabağa, bakıp ağlamasına
Bugünler geçer mi? derken
Asude sesiyle,uyandım anamın
Başucumda,ateşimi düşürüyordu
Ana, dedim kısık sesle; söyle yavrum, dedi:
Televizyonu açsana
Gecenin bir vakti karlamasına bakarken ekranın
Uyumuşum zatürre nöbetinde
İyileşmenin sabahında, şükür namazlarıyla başlamıştı
Anam ibadete
Artık, hiç ağlamıyor ve gözünden ayırmıyordu bizleri
Ağabeyimin ölümüyle tansiyon hastası olmuş
Üzüntüye asla gelemiyordu
Yine mi? hastasın anam dedikçe
Utanır, çocuklar gibi eğer başını
Siz okuyup doktorlara, götüreceksiniz ya
Beni derken
En büyük pekiştireci sunardı, hayallerimize
Gecekondulu yıllardı, şehirde akıp geçen zaman
Mahallemize asfalt dökülürken, kazanmıştım üniversiteyi
Birbirine yapışık evlere,veda ederken
Sen okumaya gidiyorsun, diye ağlamamak için
Dudaklarını ısıran anam
Zor duruyordu ayakta
Radyoda ise, en sevdiği türkü
'Gesi bağlarında dolanıyorum
Yitirdim yarimi, anam aranıyorum'
Başımda kavak yellerinin estiği yıllardı
Başka şehirlerde akıp geçen zaman
Uzun mektuplarda anlattım 'Ona' ilk aşkımı
Üniversite kavgalarını, staj günlerini
Hiç unutmam en az benim kadar sevmişti
Tanıştırmaya getirdiğim soluk yüzlü, zayıf kızı
Sonra kapı arkasında verdi, son öğüdünü
Artık okudun, sen seçeceksin, evleneceğin kızı
Senin, sevdiğini biz de, severiz
Ama,asla yarı yolda bırakma
Elin kızını
Zorunlu hizmete başladığım Güneydoğuda
Hiç yalnız bırakmadı
Terör yıllarıydı, şehirde akıp geçen zaman
Halkın arasına karışıp benimle birlikte
Gün saydı,anam
Ellerini, omuzuma atarken teyzem
Çok çekti,dedi, zavallı
Üstünü örterlerken, kan çekildi bedenimden
Durdu zaman,
Yüzlerce kuş uçtu yüreğimden
Eski televizyona takıldı gözlerim
Kapanmıştı üstü hiç açılmayacaktı
İbrahim Tatlıses başkalarını ağlatacaktı
Gesi bağlarında dolanan ise artık ben
Annem ise ait olduğu yerde
Babamla ağabeyimle
Adile Naşit'le
Hulusi Kentmen'le
Bekleyecekti bizleri
Yokluk yıllarıydı şehirde akıp geçen zaman
Mevsimler yenilmişti küresel ısınmaya
Annemle birlikte gitmişti
Hayatımdan çocukluğum
Yağmurlar ve uzun kış geceleri
Ardında, ismini verdiği torunu, tek hatıra
Bağrımıza basarken; annem kokusunu
Gözlerin, tıpkı babaannen gibi
Alın yazın, ise asla benzemesin ona
Çünkü, anam gülmek için
Cennetine,gitmeyi bekledi
Yokluğunda, kaybettim çocukluğumu
Maviye çalan,düşlerimi
Gizlemek için siyah kazağımı
İlikleyip pardesümün tüm düğmelerini
Yokluğunda,ben; sen,oldum.Anam!
Ersal Özkan
Tüm annelerimizin anneler gününü kutluyorum
****
Ben sen oldum annem
Son anları,annemin
Birazdan onunla birlikte gidecek
Çocuk yanım
İlk defa böyle uzun yatıyor
Ben ise, hala onun kınalı kuzusu
Baş ucunda,ağlayan
Bir küçük beden,
kocaman yatağın içinde,
beni sırtında taşıdığı,
Günler geliyor aklıma
Babam ölünce, bir kamyon arkasında
İki, tahta divan, eski halı
Bir de mutfak için tel dolap
Fakir artığı eşyalar arasında, gelmiştik şehre
Karaborsa yıllardı şehirde akıp geçen zaman
Mevsimler ozon tabakasına yenilmemişti
Kışlar adam boyu kar, ile gelirdi evimizin önüne
Ucuz linyit kömürü tutuşturma telaşında anam
Biz ise kardan adam yapardık
Alışmak için kışa
Tüpgaz kuyruğunda insanlar
Zenginler lüks, fakirler mum yakardı
Herkes ne kadar çok yakarsa
O kadar geç yatardı
Yağmur yağınca çatımız
Kurum bağlayınca sobamız akardı
Naylon kaplar arasında, ucuzluk pazarı evimiz;
Anam hiç üşenmez
Bir usta gibi çatıya çıkardı
Uzun, masallar anlatırdı
Elektriğin kesintili verildiği yıllarda
Bazen de kendi hayatını
Anadolu'nun ücra bir köyünde, doğmuş
Kuraklığın hüküm sürdüğü, çoğu kez aç uyudukları
Günleri anlatırken, nemlenir gözleri
Zor yıllardı, derdi
Hiç mutlu olmadın mı? Anam diye sorardık
Babanızla evlenirken hayaller kurardık
Söz verdim diye bir ayakkabı almıştı, ökçeleri vuran
ama ben her giyişimde mutlu olurdum
Belki de bu yüzden çok severdi anam
Ayağında kundura türküsünü
İbrahim Tatlıses'i
Sonra, siyah beyaz yıllar başladı.
Tek tük,antenler çatılarda
Komşu kapılarında beklemesinler diye anam
Gündeliğinden kesip televizyon almıştı
Birden,şenlendi evimiz
Komiser Kolombo'ya bakıp, kirli pardesümüzden
Utanmıyor
Cüneyt Arkın'la dövüyorduk tüm zalimleri
Hepimizin hayali otomobil
Koşmak için peşi sıra
'Küçük hanımefendi'nin mahallemizden geçmesini bekliyorduk
Fakirlik mi olsun, 'Belgin Doruk'
Seviyordu ya, tamirci kalfası Ayhan Işık'ı
Adile Naşit annem gibi kahraman
Hulusi Kentmen hiç görmediğimiz babamızdı
Biz büyük bir aile idik, derken
Bir yıldız kaydı evimizden
Söndü tüm ışıklar
Ağabeyimin ölümüyle üstü örtülüp kapandı televizyon
Hiç unutmam Ayhan Işık'la aynı günde
Ölmüştü ağabeyim
Evin içi dolup taşarken
Hiç birşey avutmuyordu annemin üzüntüsünü
Evlat acısı başka, der. Günlerce hiçbir şey yemeden
Susardı
Artık biz bile alışmıştık sessizliğe
Her sofraya oturuşunda
Boş tabağa, bakıp ağlamasına
Bugünler geçer mi? derken
Asude sesiyle,uyandım anamın
Başucumda,ateşimi düşürüyordu
Ana, dedim kısık sesle; söyle yavrum, dedi:
Televizyonu açsana
Gecenin bir vakti karlamasına bakarken ekranın
Uyumuşum zatürre nöbetinde
İyileşmenin sabahında, şükür namazlarıyla başlamıştı
Anam ibadete
Artık, hiç ağlamıyor ve gözünden ayırmıyordu bizleri
Ağabeyimin ölümüyle tansiyon hastası olmuş
Üzüntüye asla gelemiyordu
Yine mi? hastasın anam dedikçe
Utanır, çocuklar gibi eğer başını
Siz okuyup doktorlara, götüreceksiniz ya
Beni derken
En büyük pekiştireci sunardı, hayallerimize
Gecekondulu yıllardı, şehirde akıp geçen zaman
Mahallemize asfalt dökülürken, kazanmıştım üniversiteyi
Birbirine yapışık evlere,veda ederken
Sen okumaya gidiyorsun, diye ağlamamak için
Dudaklarını ısıran anam
Zor duruyordu ayakta
Radyoda ise, en sevdiği türkü
'Gesi bağlarında dolanıyorum
Yitirdim yarimi, anam aranıyorum'
Başımda kavak yellerinin estiği yıllardı
Başka şehirlerde akıp geçen zaman
Uzun mektuplarda anlattım 'Ona' ilk aşkımı
Üniversite kavgalarını, staj günlerini
Hiç unutmam en az benim kadar sevmişti
Tanıştırmaya getirdiğim soluk yüzlü, zayıf kızı
Sonra kapı arkasında verdi, son öğüdünü
Artık okudun, sen seçeceksin, evleneceğin kızı
Senin, sevdiğini biz de, severiz
Ama,asla yarı yolda bırakma
Elin kızını
Zorunlu hizmete başladığım Güneydoğuda
Hiç yalnız bırakmadı
Terör yıllarıydı, şehirde akıp geçen zaman
Halkın arasına karışıp benimle birlikte
Gün saydı,anam
Ellerini, omuzuma atarken teyzem
Çok çekti,dedi, zavallı
Üstünü örterlerken, kan çekildi bedenimden
Durdu zaman,
Yüzlerce kuş uçtu yüreğimden
Eski televizyona takıldı gözlerim
Kapanmıştı üstü hiç açılmayacaktı
İbrahim Tatlıses başkalarını ağlatacaktı
Gesi bağlarında dolanan ise artık ben
Annem ise ait olduğu yerde
Babamla ağabeyimle
Adile Naşit'le
Hulusi Kentmen'le
Bekleyecekti bizleri
Yokluk yıllarıydı şehirde akıp geçen zaman
Mevsimler yenilmişti küresel ısınmaya
Annemle birlikte gitmişti
Hayatımdan çocukluğum
Yağmurlar ve uzun kış geceleri
Ardında, ismini verdiği torunu, tek hatıra
Bağrımıza basarken; annem kokusunu
Gözlerin, tıpkı babaannen gibi
Alın yazın, ise asla benzemesin ona
Çünkü, anam gülmek için
Cennetine,gitmeyi bekledi
Yokluğunda, kaybettim çocukluğumu
Maviye çalan,düşlerimi
Gizlemek için siyah kazağımı
İlikleyip pardesümün tüm düğmelerini
Yokluğunda,ben; sen,oldum.Anam!
Ersal Özkan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder