AİLE-SAĞLIK
Muharrem ayının mesaj yüklü meseleleri!
İlk hicret kafilelerimizin Mekke'den Medine'ye müteveccihen yola çıkmaya başladığı bu Muharrem ayı, tarih boyunca birçok kutsal olayların yaşandığı mübarek bir ay olarak da tanınmış, hicri yılımızın birinci ayı olmaya da bu sebeple layık görülmüştür.
Nitekim Hz. Adem'in tövbesinin kabulünden başlayan Peygamberlere ait büyük kurtuluş mucizeleri hep bu Muharrem ayında ve aşure gününde cereyan etmiştir. Hz. Musa'nın Firavn'ın zulmünden kurtulması, Hz. İbrahim'in Nemrut'un ateşinden korunması, Hz. Nuh'un gemisinin Cudi Dağı'nda tufandan kurtulup karaya çıkması da bu ayda gerçekleşen büyük kutsal olaylardan bazılarıdır. Tufandan kurtuluşun şükrü için geminin ambarında kalan tahılları çıkarıp özel bir tatlı yapan gemi sakinleri, böylece günümüze kadar gelen aşure tatlısını da başlatanların başında yer almışlardır.
İnsanlar her yıl Muharrem'de bu tarihi olayı bir daha hatırlatmak istercesine benzeri tatlılar yaparak eş dost, konu komşu ile paylaşarak yeniden bir kaynaşma, sevgi saygı tazeleme vesilesi meydana getirmişler. Dini bir mecburiyeti olmadığı halde aşure tatlısı bu faydalılığından dolayı tarih boyunca devam edip gelmiş, komşuluğun ve dostluğun canlanmasına hep vesile kılınmıştır.
Aşure günü oruç tutan Yahudilere Efendimiz'in sorması üzerine onlar:
-Hz. Musa ile İsrailoğulları Fir'avn'ın zulmünden aşure gününde kurtulduğu için şükür orucu tutmaktayız, demeleri üzerine, Efendimiz (sas), ‘Ben Musa'ya sizden daha yakınım' buyurarak O'nun tuttuğu aşure orucunu tutmuş, tutulmasını da emretmişti. Ancak ertesi sene Ramazan orucu farz kılınması üzerine insanları muhayyer bırakan Efendimiz, İsteyen tutsun, isteyen de tutmasın, bize ait Ramazan orucumuz başladı, buyurmuştur.
Bu sebeple aşure orucu için deniyor ki: Aşure gününde oruç tutan sevap alır, tutmayan da günaha girmez. Ancak, aşure gününde sevabın çokluğunu düşünerek oruç tutacak olanlar, önüne yahut da arkasına bir oruç ekleyerek çift oruç tutsalar, Yahudilerin tek orucunu taklit değil de, kendi nafile oruçlarını tatbik etmiş olurlar.
Ne var ki, tarih boyunca hep özel ve güzel olayların yaşandığı bu mübarek Muharrem ayı, hicrî 61'de Emevi Halifesi Yezid'in yönetimindeki aşure gününde vicdanları sızlatan Kerbela faciasına da maruz bırakılmıştır.
Hazreti Resulüllah'ın aziz Ehl-i Beyti'nden 72 hane halkı, aşure günü Kerbela'da 55 yaşındaki Hz. Hüseyin'le birlikte şehit edilerek aşure günü, gönül yakıp vicdan sızlatan ıstırap günümüz haline dönüştürmüşlerdir.
Biz Ehli Sünnet müminleri, Ehl-i Beyt ailesinin şehit edildiği bu acılı günde karalar bağlayıp feryad-ü figanlar ederek matem tutma işaretleri vermeyiz ama vicdanları sızlatan zulmün acısını da gönlümüzün derinliklerinde olanca acılığıyla hep hisseder, derin acıyı sessizce yaşarız.
Bizim bu sessizliğimize bakanlar, faciaya duyarsız kaldığımızı sanır, su-i zanna girerler. Halbuki, acımızın feryad-ü figanlarla dışarıya taşmamasının sebebi, duyarsızlığımız değil, İslam'da karalar bağlayıp feryad-ü figanlar ederek sesli ağlamaya izin verilmediği gerçeğine olan inancımızdır.
Nitekim Aleyhissalatü vesselam Efendimiz'in, biricik oğlu İbrahim'in vefatı üzerine sessiz gözyaşı dökerek ağladığını görenler, sizde mi ağlıyorsunuz, halbuki ölenin arkasından ağlamayı yasaklamıştınız, demeleri üzerine verdiği cevabında, ‘Benim yasakladığım ağlama, feryad-ü figanlarla yapılan bağırıp çağırmalı ağlamalardır. Sessizce dökülen gözyaşı, insandaki şefkatin önlenemez gereğidir. Bu gibi sessiz ağlamalarda mahzur söz konusu değildir,' buyurmuş, bizlere de sessiz ağlayıp gözyaşı dökme örneği vermiştir.
Kaldı ki, bizler ömür boyu kıldığımız beş vakit namazlarımızın tahiyyatlarında okuduğumuz salavatlarımızla Ehl-i Beyt'e hep dua ederiz. Ehl-i Sünnet'teki bu Ehl-i Beyt'e dua etme sevgi ve sadakatimiz, farz-sünnet tüm namazlarımızda ebedi görevimiz olarak ömür boyu devam eder. Bu da bizim Ehl-i Beyt sevgisindeki samimiyetimizin tartışılmaz delilini ifade eder. Yasaklanmış faydasız feryatlar yerine, emredilmiş faydalı salavatlarla ömür boyu dua etmiş oluruz şefaatlerini umduğumuz Ehl-i Beyt'e.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder