AİLE-SAĞLIK
Sakın birine gelecek belanın bahanesi siz olmayasınız?
Sultan 3. Selim devrinin büyük alimi Mütercim Asım Efendi'nin tarihi bir uyarısını hep birlikte bir daha okumakta fayda vardır diye düşünüyorum, böyle tartışmalı, sataşmalı devrelerde.
Çünkü birileri bir bela ve musibete müstahak hale gelmişse, sataşacak birine ihtiyacı vardır ki, müstahak olduğu bela gelip kendisini onun bahanesiyle terbiye etsin. Ama kim bahane olacak, bu müstahak adama layık olduğu bela gelip de onu terbiye etmesi için?
Dikkat edin, haberiniz olmadan siz sebep olabilirsiniz. Sizi suçlayıp sataşmalar da bundan dolayı olabilir.
Öyle ise tahrikli sataşmalara maruz kaldığınız yerlerde tutum ve tavrınıza dikkat edin, birileri, müstahak olduğu musibetin gelmesi için sizi bahane ve alet etmesin!
Toplumda tahrik ve gerginliklerin yaygınlaştığı devrelerde hep sabırla, dikkatle muhatap olmayı tercih edin çevrenize karşı.
Bu uzunca girişi, beladan kurtaran bir bahane olayına dikkatinizi çekmek için yapmış bulunmaktayım. Toplumda artan gerginlikler, beklenmedik anda meydana gelen ani hiddet ve şiddetler, bu tarihi tedbir ve temkin olayını hatırlamamızı gerektiriyor!
Kâmus mütercimi Asım Efendi, kendisini tahrik eden bir bela ve musibetin önünden ne türlü bir değerlendirme ile kurtulduğunu bakın nasıl anlatıyor bizlere:
- Tahsil devremde medreseme yakın fırından ekmek alırdım. Bir sabah yine ekmek almak için gittiğim fırında tezgâhtaki adamın haksızlığına maruz kaldım. Adam herkese sırası gelince istediği ekmeği veriyor, bana sıra geldiği halde görmezlikten gelerek tanıdığı ötekilere yöneliyor, beni sanki tahrik ediyordu. İkaz edip sıra bendedir falan dediysem de duymazlıktan gelerek hep yanımdaki tanıdıklarına yöneliyordu. Bu sırada öfkem kabarıyor, adamı yakasından tutup yana savurmayı bile içimden geçiriyordum.
İşte bu anda düşündüm ki:
- Bu adam bir belaya müstahak hale gelmişse, neden müstahak olduğu belayı benim elimle bulsun. Ben de onun hak ettiği belanın sebebi olayım, bahanesi durumuna gireyim? Sabredeyim, mutlaka bu haksızlığın içinde bir hikmet vardır, sabır imtihanına tabi tutuluyor olabilirim, diyerek geriye çekilip sakince beklemeyi tercih ettim. En nihayet herkes ekmeğini alıp gittikten sonra bana da yönelerek ekmeğimi vermek zorunda kaldı. Geç de olsa ekmeğimi alıp medreseme döndüm.
Bir zaman sonra bu adamın bana kastı neydi acaba diye merak ederek yine fırına ekmek almaya gittiğimde baktım o adam yok. Sordum. Dediler ki, o gün senden sonra kavga ettiği bir adamdan aldığı ağır yumruk darbeleriyle yaralandı, perişan halde yatağında yatıyor şimdi!
Anladım ki o böyle bir musibete müstahak olmuş, başına böyle bir bela gelecekmiş, beni de gelecek olan musibetin müsebbibi yapacakmış.
Gösterdiğim sabır sayesinde onun başına gelecek musibetin müsebbibi ben olmaktan kurtulmuşum. Bir sabırsız adam sebep olmuş müstahak olduğu musibetin kendisine gelmesine.
Asım Efendi der ki:
- Böyle haksızlığa maruz kaldığınız yerlerde haklılığınızı düşünerek sakın öfkeye kapılarak tepkinizin dozunu yükseltip de kendinizi muhatabın müstahak olduğu musibetin müsebbibi, sorumlusu durumuna sokmayın! Bu adam bir musibete müstahak ise benden bulmasın, diyerek sabır gösterin, geriye çekilin, ilginiz olmayan bir musibetin müsebbibi, sorumlusu haline getirmeyin kendinizi. Sabrınız sayesinde size yönelen belanın önünden sapma basireti gösterip imtihanı kazanmış olun böylece!
Mütercim Asım Efendi'nin bu yorumlarını, toplumda tartışıp sataşmanın çoğaldığı günümüzde hatırlamakta büyük faydalar vardır. Sokakta, işyerinde, trafikte ve hayatın her safhasında, haksız suçlama ve sataşmalara maruz kaldığınız yerlerde, birileri müstahak olduğu musibetin müsebbibi gibi göstermesin sizi. Kendinize tembihiniz hep aynı olsun: “Ben birine gelecek olan bela ve musibetin müsebbibi gösterilmeyi istemiyorum.” diyerek, çekilin sizi alet edecek olan tahrik ve tartışma ortamından.
Şayet Kâmus mütercimi Asım Efendi gibi, birinin müstahak olduğu belanın bahanesi durumuna düşmekten kendinizi korumak istiyorsanız tabii.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder