7 Ekim 2015 Çarşamba

Ahmed Şahin - Maneviyat önderlerinden ibretlik örnekler

Ahmed Şahin - Maneviyat önderlerinden ibretlik örnekler


Ahmed Şahin
 
 
AİLE-SAĞLIK

 

Maneviyat önderlerinden ibretlik örnekler


1- Bağdat'ın maneviyat önderlerinden Seyyid Ahmed Rufai Hazretleri (1181), öğrencilerine verdiği bir tasavvuf dersinde der ki:

-İçinizde kim bir ayıbımı görürse hemen söylesin ki o ayıbımı vakit geçirmeden düzelteyim, tekrar etmeyeyim!

Kimseden bir ses çıkmaz. Çünkü kimse O'nda bir ayıp görmemektedir. Ancak bir talebesi parmağını kaldırır:

-Efendim der, sizde benim gördüğüm büyük bir ayıp var.

-Söyle bakayım evladım o ayıbımı da hemen düzelteyim!

Gözleri yaşararak konuşan talebe, hocasının ayıbını şöyle ifade eder:

-Sizin en büyük ayıbınız, bizim gibi günahkâr kimseleri kendinize talebe olarak kabul etmenizdir!

Bu söz üzerine derin bir sessizlik olur. Neden sonra Rufai Hazretleri'nden şu değerlendirme duyulur:

-Kendisini günahkâr bilme olgunluğuna erişen bu talebemi yerime halife tayin ediyorum. Bundan sonra ben olmadığım zamanlarda sohbeti o yapacaktır sizinle! Çünkü der, ben de kedini günahkâr görenlerden biriyim.

Demek samimi şekilde kendini günahkâr bilen insan, sonunda hocasının halifeliğine layık görülecek hale bile gelebilir. Yeter ki bu tevazu duygusunda samimi olsun, kendini hep böyle kusurlu bilsin, benlik iddiasına hiç kapılmasın! Bu tarihî olay bizlere de bir şeyler söylemiş oluyor mu? Bizler kendimizi ne durumda görüyoruz bir düşünsek mi acaba?

2- Horasan'ın maneviyat büyüklerinden Abdullah bin Mübarek (182) de Merv'de çevresine toplanan gençlere verdiği dersleriyle örnek bir nesil yetiştirmeyi hedefliyordu. Ancak içlerinde biri vardı ki, kaba saba hareketleri ve yersiz sorularıyla hem kendini hem de çevresini rahatsız ediyordu. Bir ara bu kimsenin Merv'den başka bir şehre göçtüğünü söylediler. Buna herkes sevinirken Abdullah bin Mübarek'in üzüldüğü görüldü. ‘Kötü huylu biri iyi ki gitti içimizden, neden üzülüyorsunuz?' dediler. Cevabı hemen herkesi düşündürdü:

-Ben dedi, kötü huylu birinin içimizden gidişine üzülmüyorum, kötü huyuyla gönderişimize üzülüyorum! İçimize girmiş birini bizler kötü huyundan kurtarmış olarak göndermeliydik. Bize bu kadar yakın olmanın bir faydasını görmeliydi, kötü huyundan kurtarmış olmalıydık. Aslında bu bizim kusurumuzdur. Ben bu kusurumuz için üzülüyorum. Hizmetimizi tam yapamadığımızın ifadesidir, gelen insanı kusurlarıyla göndermek diye düşünüyorum!

Bu sorumluluğu, çevresine faydalı olmak isteyen herkes duymalı değil mi?

3- Birçok sahabe ile görüşmüş olan Basra'nın maneviyat büyüğü Hasan Basri Hazretleri'ne bir ara 90'lık bir ihtiyar gelir, nefes nefese:

-Ben tövbe ederek istikametimi düzeltmek için geldim, bana yol göster, der. Hasan Basri Hazretleri de latife ile karışık bir gerçeği hatırlatmak isteyerek 90'lık ihtiyara;

-Baba biraz geç kalmışa benziyorsun, der. İhtiyarın cevabı ise daha manidar olur:

-Henüz güneş batıdan doğmadı, tövbe kapısı da kapanmadı diye ümidimi kesmeden geldim, yanlış mı yaptım yoksa ümidimi kesmemekle?

Heyecanlanan Hasan Hazretleri hemen düzeltir sözünü:

-Hayır, hayır der, ümidinizi kesmemekle yanlış yapmadınız. Gerçekten de henüz güneş batıdan doğmadı, tövbe kapısı da kapanmadı. Buyurun birlikte tövbe istiğfar edelim, belki sizin kesilmeyen ümidiniz hürmetine bizim tövbemiz de kabul olur, diyerek birlikte oturup tövbe, istiğfar ederler.

Demek ki, hangi yaşta ve hangi halde olursa olsun tövbeden asla ümit kesilmemeli, bulunan her fırsatta tövbe, istiğfara yönelmelidir. Çünkü güneş henüz batıdan doğmamış, tövbe kapısı da kapanmamıştır.

4- Bağdat'ın tasavvuf büyüklerinden olan Maruf-u Kerhi, (220) yol kenarında oturmuş elindeki ekmeği yerken karşısına dikilip bakmaya başlayan aç köpeği görünce, tek başına yemekten utanır, bir kendi ısırır, bir de gözünü elindekine dikmiş bekleyen aç köpeğe uzatır, ekmeği birlikte yemeye başlarlar. Bu sırada karşıdan yaklaşan biri,

-Utanmıyor musun elindeki ekmeği köpekle birlikte yemeye, der. Maruf:

-Utanmaz olur muyum der, utandığımdan dolayı tek başıma yiyemedim de onunla birlikte yemeye başladım.

Maruf şöyle sorar:

-Sen olsan utanmaz mıydın aç kalan bir köpek karşısında iştiha ile ekmek yemekten?

Verecek cevap bulamayan adam biraz düşündükten sonra: İşte der, şimdi utanmaya başladım!

Evet, düşünen insan doğruyu bulur, düşünmeyen insan eğride kalır!

Ne dersiniz, biz de düşünüyor muyuz bu misallerden sonra?
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder