24 Ekim 2015 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - Âdetullah'a ittiba ibadettir…

Hekimoğlu İsmail - Âdetullah'a ittiba ibadettir…


Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK

Âdetullah'a ittiba ibadettir…


Tefekkür edersek kâinatta her şey mükemmeldir; her şey, bir şeyi anlatıyor. O bir şey insandır. Çünkü insan, kitab-ı kâinatla ve Kur'ân-ı Kerim'le irtibatlıdır. O irtibat kopunca kâinatta tek asi varlık olarak “insan” kalır!

“İnsan” diyorum, çünkü ecnebi ülkelerde işini güzel ve doğru yapan çok insan gördüm. Onlar, âdetullahı görmüş ve anlamış. Çünkü insanın insana üstünlüğü yoktur insanları üstün kılan prensiplerdir. Bunu keşfeden gayrimüslimler İslam prensipleriyle maddeten üstün oluyorlar. Eğer Müslümanlarda yanlışlıklar varsa, âdetullah anlaşılmamış demektir.

Âdetullah! Yani Allah'ın yaptığı işler… Bir başka deyişle esma-ül hüsna'nın tecellisi...

Mesela insanların hemen hepsi televizyon seyreder, radyo dinler. Hâlbuki ekseri seyrettiği şeylerde kendisini ilgilendiren bir şey yok. Falan dizide şöyle olmuş… Falan şunu demiş, bunu yapmış… Dikkat etsek görürüz ki, insan kendisiyle alâkası olmayan şeylerle meşgul oluyor. Meşgul olmakla da kalmıyor, merak edip takip ediyor, tesiri altında kalıyor.

Hâlbuki acıkmak duygusunu içimize yerleştiren Allah, merak etmek duygusunu da yerleştirmiş ki, “Nereden geldim, nereye gideceğim, cennet nedir, cehennem nedir, Peygamber kimdir, ‘Allah kadirdir' ne demektir, acaba Enfal Sûresi neden bahseder, öldükten sonra dirilmek nasıl olur?”; insanın vazifesi, İslamiyet'i öğrenmek, anlamak ve yaşamaktır. İşte merak da insana bunun için verilmiştir; kendisine lazım olanı arayıp bulsun diye.

Mesela seneler önce torunum “Dede, ölmek nedir, dirilmek nedir, sen söylüyorsun ama ben bir şey anlamıyorum.” deyince, bir kuru fasulyeyi aldım, “Bak güzel torunum bu kuru fasulye beyaz kefenini giymiş ölmüş, şimdi bu ölüyü seninle beraber toprağa gömelim, sonra bir iki gün bekleyelim bu fasulyenin dirildiğini görelim.” dedim. Saksıya fasulyeyi gömdük. Fasulye güneş ışığına çıktığı zaman torunum sevinçle bana gelip haber verdi. “İşte bak, dirildi.” dedim ve torunum bu meseleyi anladı.

Allah'ın yarattığı her şey mükemmel; organlarımız mükemmel olduğu gibi, domates mükemmel, kuş mükemmel, yıldızlar ve kökler mükemmel… Kâinat mükemmel. Peki Allah kâinatı nasıl idare ediyor? Küçük, büyük her şeye nasıl nizam vermiş?

İşte insan, bu sırrı yakaladı mı şahsi hayatından, aile, şirket ve devlet nizamına kadar her yerde üstün duruma gelir.

Nasıl ki dünya ekseni etrafında dönüyor, bir saniye dursa üzerindekileri silkeler atar; bunun için vazifesini tam yapıyor, devamlı dönüyor. Aynen öyle de insanın kendisine düşen vazifeyi en güzel ve doğru şekilde yapmak için gayret etmesi aynı zamanda âdetullaha ittibadır. Allah Rezzak'tır; insanın cömert olması âdetullaha ittibadır. Allah Şafi'dir, şifa verir; doktor olmak, doktora gitmek âdetullaha ittibadır. Allah Sani'dir, en büyük sanatkardır; sanatkar olmak âdetullaha ittibadır, sevaptır. Her şey bir nizam içindedir, bu nizamı kuran, devam ettiren Allah'tır. Mesela ilim de Allah'ın sıfatıdır. İlme çalışan âdetullaha ittiba etmiş olur; biz yazı yazıyoruz; Allah, atom harfleriyle molekül heceleriyle kâinatın kitabını yazmış. Öyleyse Müslümanların ilimde, sanatta ilerlemesi âdetullaha ittibadır; yani Allah'ın sıfatlarını beşer planında talim etmektir; en mühim ibadetlerden biridir.

Mademki âdetullaha ittiba etmek ibadettir, maddeten ve manen inkişaf etmek isteyen Müslüman da Kur'an ve sünnet çerçevesinde yaşamalı, yaptığı her şeyde âdetullahı mihenk olarak almalıdır.

Böylece insan, yaradılışına uygun yaşamış olur; her alanda muvaffak olur. İslam'ın hedefi de budur.
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder