Bilmelidir ki; nefsânî menfaat ve arzular; rûhumuza serpilen zehirlerdir. Her biri mânevî hayâtımıza vurulan zincirler mesâbesindedir. İlâhî ahlâka da ancak bu nefsânî zincirler koparıldıktan sonra ulaşılabilir.
 
Allâh’ın muhabbetine, yakınlığına ve dostluğuna giden yol, yaşayışımızla ilâhî ahlâka bir ayna olabilmekten geçer. Öyle bir ayna ki, ona bakan herkes, orada nefsânî zaaflarla mâlûl hâlleri değil, Hakk’ın cemâlî esmâsının tecellîlerini seyretmelidir. Zira kesâfetle buğulanmış ve kararmış kalplerin ilâhî ahlâktan alacağı hiçbir nasip yoktur.
 
Tasavvuf büyüklerinin; “Allâh’ın ahlâkıyla ahlâklanma” tâbir ettikleri Hak’ta fânî olmak da böyle bir tezkiye ve tasfiyeden, yani mânevî arınmadan başka bir şey değildir. Seyr u sülûk yolunda muhabbet murâkabesinin sıhhat ve hakîkati de ancak bu alâmetle bilinebilir. Zira mânevî terbiye sistemi olan tasavvufta vâsıta “muhabbet”, netice ise “âdâb”dır. Tasavvuf, kalbin safâya, yani mânevî arınmaya ermesinin ifâdesidir.
 
Nitekim Ebû Bekir el-Kettânî:
 
“Tasavvuf ahlâktır. Ahlâk itibârıyla senden üstün olan kimse, safâ, yani mânevî temizlik bakımından da üstündür.” buyurmuştur.
 
Ebu’l-Hüseyn en-Nûrî de:
 
“Tasavvuf ne şekil, ne de bir ilimdir; o sadece güzel ahlâktan ibârettir. Eğer şekil olsaydı mücâhedeyle, ilim olsaydı öğrenmekle tahsîl edilirdi. Bu sebeple sırf şekil ve ilim, maksada ulaştıramaz. Tasavvuf, Hakk’ın ahlâkına bürünmektir.” buyurmuştur.
 
HAK YOLCULUĞU
 
Tasavvuf, îman, İslâm ve ihsân rehberliğinde kat edilecek bir Hak yolculuğudur. Bu yolculukta mü’minin vazifesi, Cenâb-ı Hakk’ın esmâ ve sıfatları üzerinde tefekkür ederek, onların gerektirdiği ahlâk ile ahlâklanmaktır.
 
Bursevî Hazretleri bunu ne güzel îzah buyurur:
 
“Bilesin ki dînî makamlar üçtür: İslâm, îman ve ihsan…
 
Allâh’ın isimlerini zikretmek de üç türlüdür: İslâm makamında taalluk, îman makamında tahalluk ve ihsan makamında tahakkuk ile.
 
İslâm makamında taalluk ile Allâh’ın isimlerini zikretmek; sâlikin, bu isimlerden her birinin eserlerinin kendi nefsinde, bedeninde, bütün zerrelerinde, bütün hâl ve hareketlerinde görünmesini istemesidir.
 
Bütün zuhurâtın, zikrettiği isimlerin hüküm ve eserleri olduğunu görerek, nîmetlere şükretmek ve belâlara sabretmek gibi, her esere uygun karşılığı vermesidir…
 
Îman makamında tahalluk ile bu isimleri zikretmek; rûhun bu isimlerin mânâ ve hakîkatlerine vâkıf olması ve; “Allâh’ın ahlâkıyla ahlâklanın.”1 buyruğu gereğince o isimlerin her biriyle ahlâklanmakla olur. Bu takdirde bu isimlerden biriyle ahlâklanan kişi, o ismin aynısı gibi olur. Yani o isimden tecellî eden şeyler, bu kişiden de (istîdâdı nisbetinde) tecellî eder…
 
İhsan makamında tahakkuk ile Allâh’ın isimlerini zikretmek ise; takvâ ile ve sahip olduğun veya içinde zuhur eden, sonradan olmuşluk mührü vurulmuş bütün sûret ve mânâlardan soyunmak ve hakikî huzur örtülerine bürünmekle olur.” (Rûhu’l-Beyân, VI, 440-441)
 
Yani ihsan duygusu, her şeyin hakîkatinin ve mutlak varlığın sadece Cenâb-ı Hak olduğunu görüp Allah’tan gayrı bütün varlıkların ve hâdiselerin, izâfî, geçici ve gölge hükmünde olduğunun idrâkine varmaktır. Dâimâ Hakk’ı görürcesine bir kulluk şuurunu kazanmak ve bu hâlet-i rûhiyeyi kalpte sâbitleyerek şahsiyetin hâkim ve ayrılmaz bir unsuru hâline getirerek yaşamaktır. Bu da Allah’ta fânî olan Hak dostlarının kârıdır.
 
KALBİN HUZUR BULMASI
 
Tasavvuf, nefsin tezkiye edilerek kalbin safâya ermesi, huzur bulması demektir. Peki, kalp nasıl huzur bulabilir?
 
“Bilesiniz ki, kalpler ancak Allâh’ı anmakla huzur bulur.” (er-Ra’d, 28)
 
Peki, insan neden tasavvufa ihtiyaç duyar?
 
Mesela su içeceğimiz bardak kirli olsa, o bardağa tertemiz bir menbâ suyu bile koysak, o suyu içebilir miyiz? Su içebilmek için bardağı temizlememiz gerekir, değil mi?
 
İşte;
 
Kalp de temizlenecek ki; Kur’ân’dan hisse alabilsin.
 
Kalp temizlenecek ki; Cenâb-ı Hakk’ın cemâlî sıfatlarının mazharı olabilsin.
 
Kalp temizlenecek ki; Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i yakından tanıyabilsin.
 
Kalp temizlenecek ki; İslâm ahlâkıyla ahlâklanabilsin.
 
Tasavvuf, kişinin hayatında olacak ki; kalp temizlenebilsin.
 
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarının Örnek Ahlakından 2, Erkam Yayınları