Bire bin kazandıran hazine Teravih namazı
Ramazan ayının çok güzel ve tatlı bir ibadeti olan teravih namazı, her rekâtına bin rekât sevap yazılan bir ibadettir. Çünkü Ramazan’da yapılan her salih amele bin kat sevap verilir.Teravih hem Ramazan gecelerini ihyâ etmeye hem de günahlarımızdan arınmaya vesile olur.
Bu hususta Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor;
“Kim Ramazan ayının şeref ve faziletine inanarak, Cenab-ı Hakkın rızasını gözeterek Ramazan hatırası için teravih namazını kılarsa, geçmiş günahları affedilir.” (Buhârî, Savm: 69)
Teravih, sünnet-i müekkededir, yani Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hiç terk etmediği sünnetlerdendir.
Teravih, sünnet-i müekkededir, yani Peygamber Efendimizin (s.a.v.) hiç terk etmediği sünnetlerdendir.
Maalesef ülkemizde bu namazın hakkı verilmiyor. İmamlarımızın çoğu çabuk okuyarak, hızlı kıldırmak için çırpınıyor. Yavaş kıldırırlarsa cemaatin gelmeyeceğinden korkuyorlar.
Oysa bir bilsek bunun faziletini…Öncelikle iki rekât kılmak daha faziletli, daha sevaplı. Selâmı iki tarafımızdaki hafaza meleklerine veriyoruz. Hatta bazı Allah dostları, sağ tarafa verirken peygamberlere, sol tarafa verirken de evliyalara selâm verdiğini söylüyor.
Teravih, haşir meydanında hesap görülürken terazimizin sevap kefesini ağırlaştıracak muhteşem bir ibadettir. Kim bilir, tam da sevaplarımız az geldiğinde, Cehennem korkusundan zangır zangır titrerken, kalbimiz heyecandan gümbür gümbür atarken; güzel, gökçek, dırahşan çehreli bir yiğit gibi teravih namazımız gelecek, hafif gelen sevap kefesine kurulacak ve bir anda her şey tersine dönecektir.
Hiç kimsenin hiç kimseye bir katkısı olmadığı o dehşetli günde bize şefaat edecek, elimizden tutacak olan teravihe niçin dört elle sarılmıyoruz?
Bizim en büyük derdimiz olan günahların affına vesile olacak olan teravih namazımızı, hasta, yorgun, uykusuz ve yolcuyken bile terk etmeyelim.
Teravih her yerde her zaman güzeldir. Ama camilerde, hususan büyük veya tarihî camilerde, bilhassa İstanbul’da Sultanahmet, Süleymaniye, Fatih, Eyüp Sultan gibi camilerde; Edirne Selimiye’de, Bursa Ulucami’de, Ankara Kocatepe’de, Şanlıurfa Dergâh Camii’nde, Adana Sabancı Camii’nde kılmak daha güzeldir.
Özellikle güzel sesli hafızların imamlığında kılmak, her biri farklı makamdaki salâvatları dinlemek, enfes ilâhîlerle coşmak insanı dünyadan koparıp lâhutî ve uhrevî âlemlere götürür. Böyle güzellikler varken, teravihin nurlu deryasından mahrum olmak doğru olur mu?
Tabii teravihin tüm faziletlerini, sevaplarını kazanmak, ancak beş vakit namazı kılmakla mümkün. Zira hiçbir sünnet namaz, farz namazın yerini tutamaz.
Unutmayın! Ramazan’da beş vakit namazla birlikte orucunu tutan, teravihini kılan, istiğfar, salâvat ve Kur’an’la meşgul olan kişi, bayrama erdiğinde annesinden doğduğu gün gibi tertemiz olacaktır inşallah.
Teravihte tavizsiz olalım
Teravihte tavizsiz olalım
Teravihi hiçbir mazeret karşısında ihmal etmeyelim. Ne zaman ki bir gün kılmayıp ihmal ettiniz; ertesi gün nefis şunu söylemeye hazırdır:
-Canım ne olacak kılmasan? Dün de kılmamıştın. Hem zaten farz bile değil.
Bazen de çok masum bir mazeretle geliyormuş gibidir nefis. Gün boyu Allah yolunda bir hizmet için koşturmuşsunuzdur.
-Bugün teravihi kılmasan da olur. Zaten Allah’ın dinine hizmet için koştun. Onun sevabı sana yeter de artar bile, diyerek kandırmaya çalışır.
Teravihle ilgili yıllar önce nefsimle bir tartışma yaşadım. Bunu özet olarak yazmak istiyorum. Aramızda şöyle bir konuşma geçti:
-Ey nefis! Sakın ola bana teravih için bir bahaneyle gelme. Hiçbir sözünü dinlemem.
-Estağfirullah efendim, elbette senin gibi bir namaz sevdalısına ben ne diyebilirim? Ancak sünnettir, hasta veya yorgun olunca ne yapacaksın?
-Yine kılarım, teravih bu. Bire bin yazılıyor. Ya bir dahaki Ramazan’a erişemezsem?
-Ama ayakta duramazsanız?
-Direnirim, dururum. Ama duramazsam, oturarak kılmak da caizdir.
-Peki, Ramazan’da sık sık konferanslara gidiyor, namazı anlatıyorsun. Yolculukta kılmazsan bir şey olmaz. Zaten Allah için çalışıyorsun.
-Öyle mi? İnsanlara tavsiye ettiğimizi kendimiz yapmazsak doğru olur mu? Seyahatlerde çoğu kez gittiğimiz beldede fırsat oluyor, camide kılıyoruz. Pek azı yolculuk anına rastlıyor. O zaman da molalarda pekâlâ kılabiliyorum.
-Haklısın ama hiç değilse iftara gittiğin misafirliklerde kılmasan... Çünkü Allah yolunda çok tatlı sohbetler oluyor...
-Yine yanıldın nefis, Ramazan sohbetten çok ibadet zamanı. Hele hele boş geziler, eğlenceler, lüzumsuz sohbetler sevap yerine günah getirir. Misafirliklerde ya camiye gitmek gerekir ya da evdeki çoluk çocuk kim varsa cemaat yapıp yine teravihi kılmak lazımdır.
-Yani bu teravihi engelleyen hiçbir şey yok mu? Farzın bile bazen mazereti oluyor...
-Teslim olursan bahane çok. Ancak kim bahanelere aldırıp her gün en az 20 bin rekât sevabı kazandıran 20 rekâtlık teravihi ihmal ederse, adeta 20 bin adet beşibiryerde altını kaybetmiş olur. Bu yüzden hiç karşıma çıkma, beni kandıramazsın.
Bu tür uzun murakabelerden sonra nefsim anladı ki, boş yere uğraşmaya gerek yok, bu adam ikna olmaz. Sizlere de teravih konusunda tavizsizliği tavsiye ederim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder