Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK
Her büyük insanda annenin payı büyüktür. Çünkü bir evladın en yakın öğretmeni annesidir. Anneler ilimden dinden nasibini almışsa çocuğu da onunla mütenasip olur. Mesela peygamberlerin, evliyanın, asfiyanın, alimlerin anneleri buna en güzel örnektir.
Annelerimiz denilince benim aklıma önce Fatıma (r.anha) annemiz gelir.
Fatıma annemiz (r.anha), Peygamberimiz’in (sas) kızı, Hz. Ali’nin (ra) hanımıdır. Hem sahabedir hem de Ehl-i Beyt’tendir; Peygamberimiz (sas)’in sülalesinden gelenlerin içinde en önemli şahsiyetlerdendir; babasını en iyi temsil edenlerden biridir. Nitekim Peygamberimiz (sas) de buyurmuştur ki: “Fatıma bendendir.”
Kız çocuklarının büyük utanç vesilesi sayılıp diri diri toprağa gömüldüğü bir zamanda Fatıma’nın (r.anha) müjdesi aynı zamanda kadınlara kurtuluş müjdesi olmuştu. Efendimiz’in (sas) Fatıma’yı (r.anha) kucağında gezdirmesi herkesi hayrete düşürüyordu; bir tarafta kız çocuklarını diri diri toprağa gömenler diğer tarafta kızını kucağına alıp gezen peygamber.
Annesini küçük yaşta yitiren Fatıma (r.anha) validemiz hem anne hem baba şefkatini, babasından görmüş, sevgiyi, adaleti, ibadeti kısaca İslamiyet’i babasından öğrenmiş, çocuklarına da kendisi yaşayarak öğretmişti. Fatıma (r.anha) annemizin eğitim metodu İslamiyet’i sevdirmekti. Asr-ı Saadet’te kadınlar kitleler halinde Müslüman olmuştu. Çünkü aradıkları her şeyi İslamiyet’te, Fatıma’nın (r.anha) şahsiyetinde görmüşler ve sevmişlerdi.
Bunun için Fatıma annemiz gibi yaşamak isteyen, hanımlar ilmihalini alacak, okuyacak, anlayacak ve hayatına uygulayacak. İşte ilmihale uyan hanımlar Hz. Fatıma’ya arkadaş olurlar.
Mesela küçük yaşından itibaren babasının her işine koşup, onu bir anne gibi koruyup kolladığı için, Peygamberimiz (sas), Hz. Fatıma (r.anha)’ya “Ümmü Ebîha” yani “Babasının annesi” lakabını vermişti. Bunun için babaların kız çocuklarına karşı davranışlarını görmek, anlamak isteyen Hz. Muhammed’le (sas) Fatıma’nın (r.anha) yaşadıklarına bakmalıdır.
Bunun için Fatıma (r.anha) annemiz iman ve sabır demekti. Tevekkül, kanaat ve iktisat demekti. Fatıma annemize meleklerin bile gıpta ettiği bir makam verilmişti.
Hz. Fatıma (r.anha) iyiliklerin bütününü kendi üzerinde toplamıştı; o, iyi bir eş, babasına layık bir evlat, en iyi ana, en iyi insandı. Zaten iyiliklerin bütünü İslamiyet’tedir, dolayısıyla onun evi cami ve medrese gibiydi. Böyle bir hayatta doğdu, böyle bir hayatta büyüdü.
Peki, neden bugün Hz. Fatımalar yetişmiyor? Çünkü günümüzde çocuklar neye uyacağını, kimi örnek alacağını bilmiyorlar. Dolayısıyla Fatıma annemize yaklaşmak zorlaştı hatta imkânsız hale geldi. İslamiyet’i bilmemenin, anlamamanın, yaşamamanın cezasını çekiyoruz. Halbuki İslam tarihi cilt cilt dizilmiş, kütüphanede duruyor. Ama bizim okumaya vaktimiz yok!
O zaman Fatıma annemizin izinden gitmek isteyenler evvela İslamiyet’i öğrenecek. Bu yetmez, anlayacak. Bu da yetmez, şuurlu olarak yaşayacak. İbadet etmenin yanında İslam’ı sevdirmek gerekir. Bu da İslam’ın yüce ahlakıyla gerçekleşir.
Peygamberimiz’in (sas) nesli her asırda iman ve Kur’an’a hizmetin bayraktarlığını yapacak nesildi. Mübarek soyu, Fatıma annemizin evlatlarından devam etti. İşte bunun için, Hazreti Fatıma’yı (r.anha) sevmek, Efendimiz’in (sas) yolunu benimseyen, koruyan, yaşatan bu mübarek nesle gönül vermektir, bu yüce neslin ortaya koyduğu kutsal hizmeti sevmektir.
Bu Hizmet; imana, Kur’an’a, Sünnet’e hizmettir.
Sünnet-i seniyyeyi hayatın temeline oturtmak, Muhabbetullah’ın sırrına ermektir.
Muhabbetullah, insanı, Allah’ın sevgisine ve rızasına ulaştıran hal ve hakikattir.
Bunun için Hz. Fatıma’yı (r.anha) sevmek, Peygamberimiz’in (sas) ‘Onu sevenleri Cenab-ı Hak cehennemden uzaklaştıracaktır.’ sırrını anlamak demektir, Al-i Beyt’e ittiba etmektir.
Hz. Fatıma’nın (r.anha) izinden gitmek…
Her büyük insanda annenin payı büyüktür. Çünkü bir evladın en yakın öğretmeni annesidir. Anneler ilimden dinden nasibini almışsa çocuğu da onunla mütenasip olur. Mesela peygamberlerin, evliyanın, asfiyanın, alimlerin anneleri buna en güzel örnektir.
Annelerimiz denilince benim aklıma önce Fatıma (r.anha) annemiz gelir.
Fatıma annemiz (r.anha), Peygamberimiz’in (sas) kızı, Hz. Ali’nin (ra) hanımıdır. Hem sahabedir hem de Ehl-i Beyt’tendir; Peygamberimiz (sas)’in sülalesinden gelenlerin içinde en önemli şahsiyetlerdendir; babasını en iyi temsil edenlerden biridir. Nitekim Peygamberimiz (sas) de buyurmuştur ki: “Fatıma bendendir.”
Kız çocuklarının büyük utanç vesilesi sayılıp diri diri toprağa gömüldüğü bir zamanda Fatıma’nın (r.anha) müjdesi aynı zamanda kadınlara kurtuluş müjdesi olmuştu. Efendimiz’in (sas) Fatıma’yı (r.anha) kucağında gezdirmesi herkesi hayrete düşürüyordu; bir tarafta kız çocuklarını diri diri toprağa gömenler diğer tarafta kızını kucağına alıp gezen peygamber.
Annesini küçük yaşta yitiren Fatıma (r.anha) validemiz hem anne hem baba şefkatini, babasından görmüş, sevgiyi, adaleti, ibadeti kısaca İslamiyet’i babasından öğrenmiş, çocuklarına da kendisi yaşayarak öğretmişti. Fatıma (r.anha) annemizin eğitim metodu İslamiyet’i sevdirmekti. Asr-ı Saadet’te kadınlar kitleler halinde Müslüman olmuştu. Çünkü aradıkları her şeyi İslamiyet’te, Fatıma’nın (r.anha) şahsiyetinde görmüşler ve sevmişlerdi.
Bunun için Fatıma annemiz gibi yaşamak isteyen, hanımlar ilmihalini alacak, okuyacak, anlayacak ve hayatına uygulayacak. İşte ilmihale uyan hanımlar Hz. Fatıma’ya arkadaş olurlar.
Mesela küçük yaşından itibaren babasının her işine koşup, onu bir anne gibi koruyup kolladığı için, Peygamberimiz (sas), Hz. Fatıma (r.anha)’ya “Ümmü Ebîha” yani “Babasının annesi” lakabını vermişti. Bunun için babaların kız çocuklarına karşı davranışlarını görmek, anlamak isteyen Hz. Muhammed’le (sas) Fatıma’nın (r.anha) yaşadıklarına bakmalıdır.
Bunun için Fatıma (r.anha) annemiz iman ve sabır demekti. Tevekkül, kanaat ve iktisat demekti. Fatıma annemize meleklerin bile gıpta ettiği bir makam verilmişti.
Hz. Fatıma (r.anha) iyiliklerin bütününü kendi üzerinde toplamıştı; o, iyi bir eş, babasına layık bir evlat, en iyi ana, en iyi insandı. Zaten iyiliklerin bütünü İslamiyet’tedir, dolayısıyla onun evi cami ve medrese gibiydi. Böyle bir hayatta doğdu, böyle bir hayatta büyüdü.
Peki, neden bugün Hz. Fatımalar yetişmiyor? Çünkü günümüzde çocuklar neye uyacağını, kimi örnek alacağını bilmiyorlar. Dolayısıyla Fatıma annemize yaklaşmak zorlaştı hatta imkânsız hale geldi. İslamiyet’i bilmemenin, anlamamanın, yaşamamanın cezasını çekiyoruz. Halbuki İslam tarihi cilt cilt dizilmiş, kütüphanede duruyor. Ama bizim okumaya vaktimiz yok!
O zaman Fatıma annemizin izinden gitmek isteyenler evvela İslamiyet’i öğrenecek. Bu yetmez, anlayacak. Bu da yetmez, şuurlu olarak yaşayacak. İbadet etmenin yanında İslam’ı sevdirmek gerekir. Bu da İslam’ın yüce ahlakıyla gerçekleşir.
Peygamberimiz’in (sas) nesli her asırda iman ve Kur’an’a hizmetin bayraktarlığını yapacak nesildi. Mübarek soyu, Fatıma annemizin evlatlarından devam etti. İşte bunun için, Hazreti Fatıma’yı (r.anha) sevmek, Efendimiz’in (sas) yolunu benimseyen, koruyan, yaşatan bu mübarek nesle gönül vermektir, bu yüce neslin ortaya koyduğu kutsal hizmeti sevmektir.
Bu Hizmet; imana, Kur’an’a, Sünnet’e hizmettir.
Sünnet-i seniyyeyi hayatın temeline oturtmak, Muhabbetullah’ın sırrına ermektir.
Muhabbetullah, insanı, Allah’ın sevgisine ve rızasına ulaştıran hal ve hakikattir.
Bunun için Hz. Fatıma’yı (r.anha) sevmek, Peygamberimiz’in (sas) ‘Onu sevenleri Cenab-ı Hak cehennemden uzaklaştıracaktır.’ sırrını anlamak demektir, Al-i Beyt’e ittiba etmektir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder