18 Haziran 2015 Perşembe

Hekimoğlu İsmail - Ben İslamiyet'i seçtim!

Hekimoğlu İsmail - Ben İslamiyet'i seçtim!


Hekimoğlu İsmail

Ben İslamiyet'i seçtim!


Bu dünya ve insan başıboş değildir, külli nizama tabidir. Külli nizam, Allah'ın Kur'an-ı Kerim ile kurduğu nizamdır. Her şey mükemmel yaratılmış; insanın yapısı ne kadar mükemmelse İslamiyet de o kadar mükemmeldir. Bunun için İslam'a uyan da mükemmel olur.

Bazı kimseler, başlarına bir felaket gelse hemen “Biz buna layık değildik.” diyor. Yani haşa Allah'ı sorguluyor, başına gelen hadise için “Bu bana haksızlıktır.” demek istiyor. İşte bu kimse, Esma-ül Hüsna'yı anlamamış demektir.
 
Geminin yolcuları kaptana güvenmezse, her dalgada gemi sarsıldıkça, yolcu ‘batacağız' diye endişelenir durur. Hâlbuki Allah, adildir.

Mesela kömür ocaklarına cürufu yani maden eritildikten sonra kalan kısmı doldurup ateş verirler. Maden mühendisi ocağın başında bekler. Eriyen madenler akmaya başlayınca mahiyetini açıklar: Bu kurşun, bu bakır, bu da demir. Yani ateş verirler ki, bakırla demir ayrışsın. İşte bu örnekte olduğu gibi, Allah bir ateş gönderir, kulunu imtihan eder. Bu hadiselerle herkesin mahiyetini ortaya çıkarır.
 
İnsan da çeşit çeşit hallerle şu dünyada tecrübe edilmektedir. Ya Allah'tan gelene inanır, razı olur, kurtulur ya da mahvoldum perişan oldum, diye isyan eder, hakikaten perişan olur.
Sebepler, sebepleri Yaratan'ı perdeler; her olay perde arkasında cereyan eder.

Fırtına, yağmur, çamur gibi zahiren çirkin görünen haller içinde neşvü nema olan istidat çekirdekleri vardır.

Tarla ekilir, tohumlar çamura gömülür, hiçbiri “Ben bulunduğum çuvalda rahattım, neden beni çamura attınız?” diye isyan etmez. Böylece topraktaki buğday çatlar, filiz verir, gün ışığına çıkar, sonra başak verir, bir iken sekiz olur. Hâlbuki çuvalda kalsaydı kuruyup gidecekti. Bakınız, zahirde eziyet gibi görünen şey nimete döndü.

İnsanların sefasıyla azabının çarpımı birbirine eşittir; Kur'an'da da her zorlukla birlikte bir kolaylık, her sıkıntıdan sonra da ferahlık olacağı bize müjdelenmiştir.

Bulutlar kararmadan
yağmurun yağmadığı gibi,
Çiftçi tarlasını ekmeden
ürün alamadığı gibi,
İmtihanlara girmeyenin
okulu bitiremediği gibi,
Çalışmayanın eve ekmek
götüremediği gibi,

Annenin dokuz ay yorgunluğu çekmeden bebek nimetine ulaşamadığı gibi,

Ateşte dağlanmadan demirin eğilmediği gibi, insan da eğer bazı sıkıntı ve zorluklarla karşılaşmazsa istidatları gelişmez, olgunlaşamaz, işe yarar duruma gelemez. Çağla acıdır, güneşte pişer, olgunlaşırsa tatlılaşır.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri buyurmuş ki: “Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür seda, İslam'ın sedası olacaktır...”

İnsanız, her türlü felaket başımıza gelebilir de, gelmeyebilir de. Ümitvar olan hüsrandan kurtulur, hayattan tat alır ve en önemlisi Allah'ın emrini yerine getirmiş olur. Her mümin bu gerçeği anlarsa rahat eder.

Her şeyin dizgini Allah'ın elinde olduğuna göre, kula düşen vazife, İslamiyet'i yaşamak ve zuhur eden fırtınalarda Allah'a iltica edip teslim olmaktan ibarettir.

Her şey Allah'ın takdirindedir; Müslüman'ın en büyük hizmeti, hayatının her alanı için “Ben İslamiyet'i seçtim!” demektir. Kesilen ağacın kökünden çıkan filizler tekrar ağaç olur, meyve verir.
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder