İslâm’ın önemli bir yönü toplumsal, hukukî, ekonomik ve siyasal öğreti ve kurallarla ilgilidir. İşte bütün bu konulardaki kuralların tamamına tek bir terim olarak ‘Muamelât’ denir. ‘Muamelât’, karşılıklı yapılan işlemler, ilişkiler ve hukuk anlamındaki ‘muamele’ kelimesinin çoğuludur. Bu bölümde İslâm’ın temel esaslarından üçüncüsü olan ‘Muamelât’ın ana hatları ile bir özetini sunacağız.
İslâm, müslümanlar arasındaki yakın ilişkilerin bir yanda Allah (c.c.)’a kulluğa öte yanda da bireyler arasında kardeşliğe dayandığı bir toplum tasarlar. Geleneksel İslâm toplumunda insanlar birbirlerini genelde ‘ahî’ kardeş diye çağırır, böylece tüm İslâm ümmetinin bir ‘aile’ gibi olduğunu benimserler.
Kur’an ve sünnette öngörülen ve geleneksel İslâm toplumunda önemli ölçüde gerçekleşme imkânı bulan İslâm toplumunun toplumsal gerçeği iki temel esasa dayanmaktadır: Bunlardan biri, çok geniş olduğundan hiç kimsenin göremediği ve fakat insanların yaşadığı İslâm ümmetidir. Diğeri ise kişinin ailesidir. Bu iki kutup yani ümmet ile aile, gerçek bir İslâm toplumunun en canlı toplumsal gerçekliğini oluşturur. İşte toplumsal yapının ana eksenini meydana getirenler bu iki kutuptur. İslâm toplumunda elbette başka birçok toplumsal birim de vardır.Örneğin, kabile, hemşehrilik, lonca, meslek grupları, cemaatlar, tarikatlar, mezhepler bu cümledendir. Bunların hepsi de
kuşkusuz, büyük önem taşırlar. Bunlardan, ‘kabile bağı’ gibileri İslâm’ın evrensel bakış açısı tarafından hoş görülmemiştir. Diğer bazıları örneğin, meslek grupları ve tarikatlar ise bizzat İslâm geleneği içerisinde güçlü bir dinî geleneğe sahip olmuşlardır. Fakat, toplumsal ve geniş bir açıdan bakıldığında bunlar İslâm dünyasında ümmet ve aileye göre ikinci plandadır.
İslâm, insanlığı ırk, etnik grup veya konuştuğu ‘dil’ temelinde değil, bağlı olduğu din açısından değerlendirir. Bu nedenle İslâmî bakış açısına göre, bir insan topluluğunun en önemli niteliği, bireylerinin renklerinin beyaz, siyah, sarı ya da farklı diller konuşan Türk, Arap, Fars, İngiliz veya Rus olması değil; onların Müslüman, Hıristiyan, Yahudi, Zerdüşt olmaları yani, belli bir ümmete mensup olmalarıdır. Öyle ki, İslâm’a göre insanlar ahirette hesap gününde Allah (c.c.)’ın huzurunda mensup oldukları peygamberlerinin yanında yeniden dirileceklerdir. İslâmî bir bağlamda ümmet denildiğinde, genelde İslâm ümmeti anlaşılır; ama, İslâmî bakış
açısına göre başka ümmetler de vardır.
http://www.islamahlaki.com/
--
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder