13 Ağustos 2013 Salı

Ramazan gitti, dinî hayat da bitti mi?



AİLE-SAĞLIK Yazarlar AhmedŞahin

Ramazan gitti, dinî hayat da bitti mi?

Derin bir sevgi ve mutlulukla yaşadığımız mübarek Ramazan-ı Şerif’te dini şuur kazanmış bir insan, Müslümanlığını elbette Ramazan ayı ile sınırlamaz, Ramazan’dan sonra gömlek çıkarır gibi dinî hayatı çıkarıp da eski gaflet gömleğini giymeye yönelemez.
 
 
Belki Ramazan’da kazandığı ibadet ve itaat alışkanlıklarını iyice benimser, Ramazan sonrasında da aynen devam ettirme sadakati gösterir, bir ihmal ve ilgisizlik yanlışına düşmez. Zira Rabb’imizin emrettiği Müslümanlık, günlük aylık değil ömür boyu devam eden Müslümanlıktır.
 
Nitekim ibadetin son nefese kadar sürmesi gerektiğini emreden Rabb’imiz, Hicr Sûresi’nin son ayetinde bakın ne buyurmaktadır: 
 
- Sana ölüm anı gelinceye kadar Rabb’ine ibadete devam et!  Onun için Müslüman ‘Ramazan gitti, dinî hayat bitti’ demez. Ramazan gider; ama dinî hayat ömür boyu devam eder, hatta son nefese kadar da sürer. Makul ve mantıklı hiç kimse Ramazan Müslüman’ı durumuna düşmek istemez.  
 
 Diyelim ki, bir insan Ramazan boyu beş vaktine beş daha ilâve etmiş, sabahlara kadar namaz kılmış, akşamlara kadar da oruç tutmuş. Elinden tesbihini, başından takkesini düşürmeyen bir sofu insan hâline gelmiş, ama bu titizlik ve dikkat, sadece Ramazan ayına mahsus kalmış, Ramazan’dan sonra tesbihler, takkeler sandığa, dinî görevler gelecek Ramazan’a bırakılmış..  
 
İşte bu hal,  Allah yanında makbul olan Müslüman hali değildir. Allah’ın insanlara ihsan ettiği el, ayak, göz, kulak gibi eşsiz nimetleri nasıl sadece Ramazan ayına mahsus kalmıyor, ömür boyu kullanıyorsak, O’nun emirlerine olan itaatimiz de Ramazan ayına mahsus kalmamalı, ömür boyu devam ettirmeli, son nefese kadar sürdürmeliyiz.
 
O kadar ki, nasıl havasız, susuz yaşayamazsak, ibadetlerimizi de yerine getirmeden yaşayamaz hâle gelmeliyiz. Ramazan ayı bize bu aşkı şevki vermeli, bu alışkanlığı kazandırmış olmalıdır. Bu sebeple, bayram sonrasında bu önemli konuyu kendi vicdanımızda değerlendirmeli, Ramazan’da kazandığımız iyilik ve ibadet alışkanlıklarımızı Ramazan’dan sonra da devam ettirme kararı almış olmalıyız.
 
Bu karar bize, Ramazan’ı tam değerlendirenlerden olduğumuzu da ifade etmiş olur. Çünkü aldığımız bu karar, dini hayatımızı firesiz devam ettirme kararıdır. Hayatımızı değerlendirme adına bundan daha mühim bir karar olamaz bayramdan sonra.. 
 
Ramazan Müslümanlığı konusunda, 1960’larda görev yaptığım Süleymaniye Camii’nin baş imamı merhum Sadık Efendi’nin bir sohbetini hep hatırlarım. Bayram namazından sonra kendisinden helallik isteyen cemaatten biri şöyle der: 
 
- Hocam, Ramazan boyunca bize vaaz ettin, namaz kıldırdın hakkın geçti, helal et, gelecek Ramazan’da yine görüşmek üzere haydi Allah’a ısmarladık, kalın sağlıcakla! Merhum şöyle devam ettirirdi bu sohbetini: 
 
- Bayram namazında camiden böyle helalleşerek ayrılan bu Ramazan Müslüman’ı başında takkesi, elinde tesbihiyle evinin yolunu tutar. Kapıya gelince hanıma seslenir: -Hanım aç kapıyı da al şu takkeyi, tesbihi sandığın en emin yerinde sakla. Gelecek Ramazan’da yine lazım olacak. O zaman tekrar isteyeceğim bunları senden. Biliyorsun ben öyle bir aylık Müslüman değilim. Gelecek Ramazan’da da devam ettireceğim bu halimi? 
 
İşte bu tek aylık Müslümanlık, Allah’ın ve Resulü’nün istediği Müslümanlık değildir. Hadis bu yanlış anlayışı şöyle tashih etmektedir: 
 
-“Efdal’ül amali edvemü-ha!”  Amellerin efdali, az da olsa devamlı olanıdır. Ramazan’dan Ramazan’a yapılanı değil..
Bu itibarla, hayatımızın hedefi, Ramazan’da kazandığımız ibadet aşk ve şevkimizi Ramazan’dan sonra da aralıksız sürdürüp ömür boyu devam ettirmek, başlattığımız güzel ahlak ve alışkanlıklarımızı Ramazan’dan sonra hemen kaybeder hale gelmemek, Ramazan Müslümanı durumuna düşmemektir!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder