HİKAYE HACER MENEKŞE
Kendini bildi bileli mor menekşeyi çok severdi. Çocukluğunun geçtiği iki
katlı evin bahçesinde bahar geldiğinde mor mor açar, mis gibi kokarlardı.. Annesi mor menekşeleri hep duvar kenarına dikerdi..gölgeyi sever menekşeler derdi.. Oysa ögretmeni bitkilerin güneş ışınları ile fotosentez yaptığını anlatmıştı onlara .Bitkiler güneş ışığına muhtaçtı.
Mor menekşeler ne tuhaf bitkilerdi ,her bitki güneşi severken, onlar neden
gölgeyi tercih ediyorlar diye düşündü durdu Hande...Küçük, ufacık aklı ile aslında menekşelerin diğer çiçeklerden farklı olduğunu keşfetmişti, işte belki de menekşeler bu yüzden bu kadar güzeldi.
Herkesden farklı olursan, bu hayatta değerli olursun yargısına varmıştı. Daha o yıllarda farklı olmak için uğras vermeye başladı. ilk olarak, okulda kimsenin yanına oturmak istemediği Hacer'in yanına oturmak istiyorum ögretmenim diyerek başladı farklılıklarla süren hayatı. Hacer bile şaşırmış şaşkın şaşkın bakıyordu onun yüzüne. Hacer çok dağınık, biraz anlama zorlukları olan problemli bir ailenin kızı idi. Hande ise mühendis Kamil Beyin biricik kızı. Ögretmen pek oturtmak istemedi önce Hacer'in yanına Hande' yi. Daha sonra bir tatsızlık çıkmasın diye öğretmen Hande'nin annesini çağırdı. Annesi eve geldiklerinde Hande'ye sordu :
-- Neden yavrum Hacer in yanına oturmak istiyorsun?
Hande cevap verdi :
-- Geçen baharda menekşeler ekiyorduk hani anne, o gün sen bana menekşeler güneşi sevmez demiştin, oysa her bitki güneşi sever. Menekseler farklı, belki de bu yüzden bu kadar güzeller. Hacer'in yanına kimse oturmak istemiyor. Ben farklı olmak istiyorum. Belki Hacer de güzeldir, onu fark etmek istiyorum, dedi.
Annesinin ağzı açık kalmıştı. İlkokul 4.sınıf öğrencisi kızının olgunluğuna hayran kalarak :
-- Peki kızım kimin yanında istersen oturabilirsin," dedi.
Pazartesi Hande Hacer'in yanında oturmaya başladı. Hem Hande tedirgindi, hem Hacer. Birbirleri ile hiç konuşmuyorlardı. Diğer kızlarda soğumuştu Hande'den. Nasıl Hacer gibi dağınık, bir şeyi, iki kere anlatınca anlayan fakir bir kızın yanına oturmayı istemişti.
En çok alınan doktor Cemal Beyin kızı Esin'di. Anne babaları her hafta sonu görüşüyorlar, Hande ve Esin birlikte oynuyorlardı. Nasıl olur da kendi yerine Hacer'i seçerdi. Çok gururu kırılmıştı Esin'in. Hande ile konuşmuyordu.
Birgün Hande ve ailesi Esinlerle dağ köylerinden birinde gerçekleştirilecek bir panayıra katılmak için sözleştiler. Hande gene Esin'in somurtacağını bildiği için gitmek istemiyordu. İçin için de Hacer'e kızmaya başlamıştı arkadaşları ile arasının bozulmasına sebep olmuştu. Neden sanki bu kadar dağınıktı, neden her şeyi iki kerede anlıyordu? Yoksa aptal mıydı?
Sonra menekşeleri hatırladı hemen düşüncelerinden utandı. Hacer farklı
diye yargılamaması gerekiyordu. Hacer'in, kimsenin bilmediği güzelliklerini
keşfedecekti. Buna tüm gücü ile inandı. Panayıra gittiklerinde Esin somurtarak
karşısında oturuyordu, Hande ile konusmuyordu.
Hande canı sıkıldığından biraz dolaşmak için annesinden izin aldı.
Köy
yolunda yürümeye başladı. Hava iyice soğumuş ve ayaz iyice artmıştı, kar
atıştırmaya başlamıştı. Hande karı çok seviyordu, yürüdü, yürüdü. Köye
gelmişti. Bir evin önünde durdu. Evin penceresinde ki saksıya gözü ilişti.
Gözlerine inanamıyordu, bunlar mor menekşelerdi. Ama kıştı ve menekşeler
soğuğu hiç sevmezlerdi eve dogru bir adım attı. Kapıda beliren gölgeyi çok sonra fark etti bu Hacerdi. Hande'ye gülümsüyordu.
soğuğu hiç sevmezlerdi eve dogru bir adım attı. Kapıda beliren gölgeyi çok sonra fark etti bu Hacerdi. Hande'ye gülümsüyordu.
-- Hoşgeldin Hande buyurmaz mısın?, dedi.
Biraz ürkek, şaşkınlıkla kapıya doğru ilerledi Hande ve içeri girdi. Oda sıcacıktı odun sobası her yeri ısıtmıştı. Menekşeler diyebildi sadece Hande...
-- Bu soğukta ?
Hacer gülümsedi ;
-- Onlar annem için, annem onları çok sever.
Sonra yatakta yatan kadını fark etti Hande.
-- "Annen hasta mı?" dedi.
-- "Evet 2 sene önce felç oldu ona ben bakıyorum, bizim kimsemiz yok,
birtek ineğimiz var onunla geçiniyoruz. Ama tüm işler bana baktığı
için derslere çalışacak pek vaktim olmuyor, dedi Hacer utanarak.
Bir de bizim köyden şehre araç yok, bu yolu
her gün yürüyorum o yüzden de çok yorgun okula geliyorum dersleri anlamakta
güçlük çekiyorum.
Hande'nin gözleri dolmuştu. Dışarıdan gelen ses ile kendine geldi. Annesi onu arıyordu. Çok merak etmiş olmalıydı. Dışarıya koştu ve annesine sarıldı, ağlıyordu. Bir müddet sonra anne bu Hacer diye tanıştırdı sıra arkadaşını. Hacer'in yaptığı sıcak çorbadan içtiler birlikte. Hande annesine anlattı Hacer'in hayatını, ağlayarak.
-- "Bir şeyler yapalım anne" dedi.
O hafta annesi ve Hande, Hacerlere gidip annesi ve Hacer'i kendi evlerine taşıdılar. Hacer artık Handeler den okula gidip geliyordu, ne dağınıktı, ne de aptal. Sınıfın en iyi öğrencisi olmuştu.
Seneler geçti. Hacer ve Hande bir arkadaş değil, iki kız kardeşlerdi artık. Mor menekşeler Hande'ye Hacer'i armağan etmişti. Hacer'e ise hem Hande'yi, hem hayatı. Seneler sonra ikisi de evlendi. Hacer şimdi bir doktor. Hande'den vicdanın ne kadar önemli olduğunu öğrendi, hastalarına vicdanıyla birlikte şifa dağıtıyor.
Hande
ise bir ögretmen. Çocuklara farklı olan şeyleri sevmeyi de ögretiyor. Bir kızı
var adı, Hacer Menekşe. Hayatta en çok sevdiği iki şeye birini daha ekledi
Hande.
***
LÜTFEN SEVGiNiZE ÖNYARGI KOYMAYIN. HERŞEY SEVİNCEYE KADAR FARKLIDIR
SEVDİKTEN SONRA İSE SEVGİNİN DİLİ HEP AYNIDIR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder