Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK
Siyah kalp!..
Bir okurum şöyle bir mektup yazmış: “Manevi yönden gittikçe geriledim. Namazdan sorumlu değilmişim gibi geliyor. Bilhassa sabah ve yatsı namazlarıma gereken hassasiyeti gösteremiyorum. Bundan dolayı ıstırap da duymuyorum. Ahireti, hesabı düşünmek beni endişelendirmiyor. Günahlara karşı içimde pişmanlık da oluşmuyor. Ne yapmalıyım?”
Namaz kılan kulların, Allah katında bir ayrıcalığı vardır. Bir Müslüman bu gerçeği bile bile başta namaz olmak üzere ibadetlerinde aksaklık gösteriyorsa hislerine mağlup oluyor, alışkanlıklarının bağından kurtulamıyor demektir. Hisleriyle hareket eden canının istediği gibi yaşar. Hâlbuki insana zoru başaracak irade verilmiştir. İradenin en önemli vazifesi haramları terk etmektir. Haramları terk edene ibadetin kapısı açılır.
Risale-i Nur’da buyrulmuş ki: “Günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor.” Nasıl ki ışıkla karanlık beraber olmazsa, günahlarla ibadetler de beraber yürümez. Şuurlu Müslüman evvela o günaha tövbe edecek ki, ibadetlerine devam edebilsin. Allah’ın rahmeti her yere yağan yağmur gibidir. İsteyen herkes bu yağmurdan nasibini alır. Namazdan sorumlu değilmiş gibi yaşamak, Allah’ın nimetlerini görmemek, anlamamaktır. Çünkü namaz şükürdür.
Mesela bazı kimseler de vardır ki, namazdan şevk ve zevk aldığı için namaz kılarlar. O şevk kesilince kılmazlar. Halbuki evvelce şevk için, huzur için namaz kılıyordu; o haller kesildi; öyleyse Allah emrettiği için namaz kılmaya devam edecek. Yani hislere mağlup olmayacak; itaate odaklanacak.
Zaten huzur ve zevk arayan da, Allah’a itaat etmenin zevkini yaşar. Gençlik yıllarımda bir gün Zeyrek’e gidip Mehmed Zahid Kotku hocama sordum; “Hocam,” dedim, “dinî çalışmalar yaptıkça günahlara meylim artıyor. Günahlar eskisinden daha çok beni çekiyor. Ne buyurursunuz?” Dedi ki:
“Evladım, bir cisim fezada ne kadar süratle hareket ederse, hava da ona o şiddette karşı koyar. Bir Müslüman da İslami çalışmalarını ne kadar hızlandırırsa, şeytan da onunla o derece uğraşır.” Anladım ki, şeytanın bir iddiası var, “Ben senin kullarını saptıracağım! Amma muhlis kulların hariç…”
Allah’ın yarattıklarında kötülük yoktur. Şeytan bizi uyanıklığa sevk eder. Müslüman da şeytanın vesveselerine karşı uyanık olacak; Allah’a itaat edecek.
Bir de bazı hareketler vardır ki, nefsi kuvvetlendirir. Mesela bir gün bir davette masada envaiçeşit yemekler vardı. Baklavalar, börekler, etler… Düşündüm ki, bu sofranın hiçbir köşesi sünnete uymuyor. Peygamberimiz (sas) az yemeyi ve az uyumayı tavsiye etmiştir. Çünkü beden kuvvetlendikçe nefis de kuvvetleniyor. Maddenin maneviyata, maneviyatın maddiyata tesiri vardır. Allah dostları neden uzlete çekiliyorlar?
Üstad Bediüzzaman buyurdu ki: “İnsanı canlandıran ameldir; öldüren ye’istir.”
Bir an evvel, İslamiyet’le irtibata geçilecek.
Ey rahmeti bol padişah,
Cürmüm ile geldim sana,
Ben eyledim hadsiz günah,
Cürmüm ile geldim sana.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder