Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Rabbin rızkı dilediğine bol verir, dilediğine daraltır. Şüphesiz ki O, kullarından haberdardır, (onları) çok iyi görür.” (İsrâ, 30)
|
|
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“...Şu dünya malı gerçekten çekici ve tatlıdır. Buna bir Müslümanın sahip olması ne kadar güzeldir! Yeter ki, ondan miskine (fakire), yetime ve yolcuya versin.” (Muslim, Zekat, 122; İbn-i Hanbel, III, 21)
|
|
Allah Resûlü (sav) peygamber olmadan önce bile fakirleri gözetir, imkânları nisbetinde onlara yardım ederdi. Nitekim Hz. Hatice vâlidemiz, ilk vahyin ardından Efendimiz’i teskin ederken bu özelliğine de vurgu yapmıştır. (Buhârî, Bedü’l-vahy, 3; Müslim, İmân, 252)
Fahr-i Kâinât (sav)’in nübüvvetinden önceki bu kişisel hassasiyetiyle birlikte risâletiyle gelen gerek emir ve tavsiyeleri, gerekse uygulamaları bütün inananlar için bir örnek olmuştur. Genelde Müslümanlar, Mekke döneminde ve hicretten sonraki yıllarda yoksulluk çekmekle beraber, durumu iyi olanlar, fakir veya kıt kanaat geçinen kimselere daima yardımda bulunmuşlardır. (Dr. Murat Kaya, Üsve-i Hasene, Erkam Yay.)
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder