Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK
Manevî dünyamızı temiz tutmak zorundayız!..
Nifak ve şikak; ihtilaf, fitne ve fesat çıkarma demektir. Özetle “Onlar ve Biz” demektir.
Bu hal, ittihad-ı İslam’a aykırıdır. Hadis-i şerifte buyruluyor ki, “Mü’minler bir vücudun azaları gibidir.” Öyleyse birisi göz makamındadır, birisi kulak makamındadır, birisi beyin, birisi kalp gibidir. Ağız, göze karşı çıkamaz. Bir el yetmezse, diğeri yardıma koşar. Vücudumuzdaki hücrelerin, organların bütünü birlik beraberlik içinde çalışır. Böyle olmayıp da, bir hücre anarşi çıkarırsa işte o zaman vücut kanser olur.
Bir başka misal daha verelim; mesela dokuma fabrikasında bir sürü işçi çalışır. Kumaş dokunup çıkarıldıkça durum iyi amma işçiler arasında anlaşmazlık çıkıp da imalat durma noktasına gelirse o zaman fabrika sahibi fabrikayı kapatır. Demek ki bir fabrikada işçilerin birlik ve beraberliği çok önemlidir. Aynı şekilde sünnet-i seniyye gemisinde çalışanların kimisi kaptan, kimisi makineci, kimisi motorcu… Bu işçiler arasında anlaşmazlık çıkarsa gemi denizde ilerleyemez. Belki büyük bir dalgaya kapılıp giderler…
Kati olarak inanıyorum ki ittihad-ı İslam’a aykırı hareket etmenin neticesinde, mutlaka bir felaket gelir. Dargınlar barışır. Kin ve adaveti atarlar. Bu durum aileden devlete kadar uzar… Dikkat edilirse kâinatta çokluk, çeşitlilik yani kesret görünür fakat bu kesrette bir vahdet vardır. Nasıl ki Müslümanların yüz şekilleri birbirinden farklı ise İslamî anlayışları da az çok birbirinden farklılık gösterebilir. Benim İslamî anlayışımla oğlumun-kızımın İslamî anlayışları bile farklı!
Nasıl ki güneşten gıdalanan bitkiler ayrı ayrı renklere, tada, lezzete sahipse Müslümanlar da İslam güneşinden gıdalanır; zekâsına, zevkine, kültürüne ve çevresine göre bir İslamî anlayışa sahip olur. Müslümanların inancındaki, kültüründeki bu farklılıklar, farklı gruplaşmaları (cemaatleri) meydana getirir. Cemaatler, İslam üniversitesinin fakülteleridir. Hiçbir cemaate karşı çıkamayız. Tabanda cemaatler arasında tartışmalar olabilir amma tavanda herhangi bir tartışma olmaz.
Mesela ben ne kadar muhterem şahıs varsa hepsinin talebesiyim. Bediüzzaman’ın, Esat Coşan Hocaefendi’nin, Mahmut Efendi’nin… Herkese her yerde söylerim; hangi cemaat beni davet ederse gidiyorum. Çünkü hayatım boyunca gördüm ki cemaat büyüklerinin hepsi, imandan İslam’dan yana. Fakat dikkat ediyorum; bazı arkadaşlar başkalarını kötülemek için bana bir şeyler anlatıyorlar. Ben bu durumu meyve yüklü ağacın bir dalının kırılmasına benzetiyorum. Kimseyi kötülemeye gerek yok. Allah her kuluna değişik vazifeler vermiştir. Nifak ve şikak, kin ve adavet alem-i İslam’ı parçalar. Her söz, atılan bir mermi gibidir. Durdurulamaz. Geriye döndürülemez. Ortalık ne kadar bulanık olursa olsun, manevi dünyamızı temiz tutmak, manevi kirlere dikkat etmek zorundayız. Çünkü büyük hataların büyük cezaları olur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder