28 Aralık 2013 Cumartesi

Dindar ailelerin çocukları neden dindar olmuyor?


Hekimoğlu İsmail
 

Dindar ailelerin çocukları neden dindar olmuyor?

 
 
Eskiden aile deyince nineler, dedeler, halalar, teyzeler gibi geniş bir daire akla gelirdi. Şimdi aile küçüldü amma çocuk bunların dışında kalamıyor. Hepsinin çocuğa az-çok tesiri var fakat bunların içinde bir kişi şuurlu Müslüman ise diğerleri şöyle böyle…
 
 
Hatta bunların arasında din düşmanları da bulunabilir veya içki içen, kahveye giden, Avrupa hayatı yaşayan şahıslar bulunabilir. Bir akraba çocuğun zihnine zemzem dolduruyorsa diğeri şarap doldurabilir. Yani bütünüyle dindar olan bir aile yok ki, bu ailenin yetiştirdiği çocuk da dindar olsun.
 
 
Bazı ailelerde kavga kıyamet bitmiyor. Çocuklar poyrazın, lodosun ortasında savruluyor. Her hadise ruhunda bir iz bırakıyor. Dindarlık evvela kalp işidir. Bazı ailelerde terbiye edeceğiz diye çocuğun kalbi kırılıyor.
 
 
 Dindar aile bir de zenginse, çocuk, “Babamın serveti bana yeter.” diyor. Mevcut servetin, hayatını garantiye alacağını anlıyor, çalışmıyor. Tahsile devam etmek istemiyor. Sanat da öğrenmiyor. Boş gezenin de ayağına pislik bulaşır.
 
 
 Dindar aileler çocuğunu dindar yapmanın çarelerini ararken yanlış metotlar uygulayarak çocuğu dinden uzaklaştırıyor. Böylesine bir hayat çocuğun hoşuna gitmiyor. Okul da dinden yana bir şey vermiyor. Bir de aileden din baskısı gördü mü, çocuk dine düşman oluyor. Oğlum top oynama, kızım gezme, şu elbiseyi al, saçını uzatma… Bu arada içki içmemesi, kötü arkadaş edinmemesi de isteniyor. Çocuk karıştırıyor, hangisi helal, hangisi haram? Halbuki saçı uzatmak nerede (erkek çocuk için) bira içmek nerede? İkisini de yasaklayan aile, yeni bir din vazediyor demektir. Çok yasak koyulan çocuklar isyan ediyor. Dinde haram aranır. Çocuğa haramlar öğretilir, helallerde serbest bırakılırsa, çocuk İslam’ın gerçek yüzüne muhatap olur.  
 
 
Şu örnek çok hoşuma gider: Akıl hastanesindeki doktor koşarak, profesörün yanına geliyor diyor ki: “Hocam hastaları bahçeden içeriye sokamıyoruz.” Profesör bahçeye çıkıp bakıyor ki, hastalar soyunmuş, bahçede trencilik oynuyor. Profesör hemen hastalar gibi soyunuyor, “çuf çuf” diyerek trencilik oynuyor, “Şimdi istasyona girelim!” diye bağırarak hastaları içeriye sokuyor.  
 
 
Bu misalde olduğu gibi ebeveyn evvela çocuklarıyla beraber olacak. Onları anlayacak. Fakat bizdeki ebeveynler daha çok çocuklarını düzeltme telaşında… Çocuğu sıkıştırmak, baskı yapmak, yasak koymak onu terbiye etmez ancak dengesini bozar.
 
 
Ekseri ebeveyn, kendini model biliyor. Çocuklarının kendisi gibi olmasını istiyorlar. Çocuğunun nazarını Kur’an’a ve Resulullah’a çeviren kurtulur. Ailede her fert İslam’a tabi olursa, çocuk ne yapacağını daha iyi anlar.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder