7 Eylül 2016 Çarşamba

İSLAM AHLAKÇILARININ AHLAK EĞİTİMİ-3

İSLAM AHLAKÇILARININ AHLAK EĞİTİMİ-3
 
3. MEVLÂNA’NIN AHLÂK EĞİTİMİ
    
                                    Mevlâna ve Mesnevi isimli eseri
      
Mevlâna Celaleddin Rûmi (ö. 669/1273), Türkistan’ın Belh şehrinde doğmuştur. Türk ve İslâm dünyasının en büyük tasavvufçu ve şairlerinden biri olan Mevlâna, daha küçük yaşta ailesiyle birlikte Anadolu’ya göçmüş ve Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya’ya yerleşmiştir.
      
Halep ve Şam medreselerinde öğrenimini tamamladıktan sonra, Konya medreselerinde ders okutmaya başlamıştır.
       
Daha sonraları Mevlâna kendini büsbütün tasavvufa vermiş; Mesnevi, Divan-ı Kebir, Fihi-mafih, Mektubat… gibi eserlerini tasavvuf gelişimi içinde yazmıştır.
      
 
                                   Mevlâna’nın Öğretim Metodu
 
Mesnevi’nin fihristine veya içindekileri başlıklara şöyle bir bakınca, onun bir hikaye kitabı olduğu sanılır. Zira Mevlana; öğütlerini, ahlâki görüşlerini, bunların kolayca kavranmasını sağlayan hikayeler içinde verme yolunu seçer. Mevlana’da hikaye ve kısa motifi, okuyucunun zihnini sürekli olarak uyanık tutan ve onu daha sonra bildirilecek hikmetlere doğru merak ve ilgiyle sürükleyen bir unsurdur. Bu nedenle Mevlâna, hikaye motifini kullanan diğer ahlâkçılar gibi bir kıssayı anlatıp peşinden de öğütlerini söylemekle yetinmez; onun hikayeleri birbirine girmiştir. Biri bitmeden öteki başlar. Mevlâna, söyleyeceklerini bu arada söyler. Okuyucu, hikayenin sonunu öğrenme arzusuyla kitabın sayfalarını çevirip merakını giderirken, gönlünü bir başka serüvene kaptırır. Böylece okuyucusunu şefkatli kollarıyla sarıp onu bir başka iklime çeken Mevlana, bu ahlâk eğitimini bu değişik ve sıkıcı olmaktan uzak atmosferde verir.
           
Hikayelerin birçoğu hayal olmakla beraber, Kur’an-ı Kerim’den, hadis-i şeriflerden, Peygamberimiz (s.a.v.)’in, Ashab-ı Kiram ve diğer İslâm büyüklerinin hayatından alınmış gerçek olaylar da bir oldukça büyük yer tutar. Ayet ve hadislerde yer yer aynı üslup açıklanır.
 
Örnek:
“Gel, gel! Nerede olursan ol, yine gel! Kâfir isen, rint isen de, puta taparsan da gel ! Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir. Yüz defa tevbeni bozmuş olsan da yine gel.”
 
 (1) Pendname, s. 27-28.
 
 

 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder