Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“Sen öğüt ver (vaaz ve nasihatte bulun)! Çünkü nasihat (ve hatırlatma) mü’minlere fayda verir.” (Zariyât, 55) |
|
Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Din, nasihatten ibârettir.” (Buhârî, Îmân, 42) |
|
Peygamber Efendimiz (sav), müslümanın müslüman üzerindeki haklarından birinin din kardeşine samîmiyetle nasihatte bulunması, gıyâbında onun iyiliğini isteyip ona duâ hâlinde bulunması olduğunu bildirmiştir. (Tirmizî, Edeb, 1; Nesâî, Cenâiz, 52.)
Nasihatçinin üç husûsiyeti olmalıdır. Bunlar:
1. Müslümanların uğradığı musibetlere kalben üzülmesi,
2. Müslümanlara nasihat etmeyi kendisine vazife bilmesi,
3. Şahsiyetiyle güzel bir örnek olarak insanlara kurtuluş yollarını göstermesidir.
Velhâsıl müslümanın müslüman üzerindeki bir hakkı olan nasihat, din kardeşliğinin bir vecîbesidir. Bu sebeple İslâm tarihinde, “nasihatnâme” türünde pek çok eser kaleme alınmıştır. Buna küçük bir misâl kabilinden, mîlâdî 11. asırda İran’ın Taberistan ve Gürgân eyaletlerinde hüküm sürmüş olan Ziyârî hânedânının hükümdârı Keykâvus bin İskender’in kaleme aldığı nasihatnâmesinden bâzı seçmeler sunmak istiyorum:
Allah Teâlâ’nın emrine uygun şükredersen, azın çok yerine geçer.
Şahsiyetini, ana-babanın verdiği unvan ile değil, kendi gayretinle kazanmaya çalış! Çünkü anan ve baban sana Ahmed, Mehmed gibi isimler vermiştir. Hâlbuki senin kazandığın ad ve unvan; senin mâneviyat, şahsiyet ve karakter sıfatın olacaktır. Bu sıfatlar sana halk arasında hüsn-i şehâdet kazandırır.
Ummadığın bir yerden ümidini tam olarak kesme ve bir şey umduğun yerden de sakın çok ümitli olma! Çünkü nasip, umduğun yerden değil, ummadığın yerden de gelebilir.
Kendini sıkıntıya sokacak sözü söyleme! Bu durumda sükût daha iyidir. Güzel söz söyleyene, güzel cevap gelir. Gelişigüzel ve pervâsızca konuşan, istemediği şeyler işitir. “Kötü söz insanı dinden, tatlı dil yılanı ininden çıkarır.” demişlerdir.
Başkasının sana dil uzatmasını istemiyorsan, sen de kimseye dilini uzatma.
İnsan iki hâl üzeredir: Sevinç ve keder. İster kederli, ister sevinçli ol, kederini ve sevincini öyle birisine söyle ki, üzüldüğün zaman o da seninle birlikte üzülsün, sevindiğin zaman o da seninle birlikte sevinsin!
Kimsenin üzüntüsüne sevinme, böylece kimse de senin üzüntüne sevinmez. Senden aşağı olanlara güzel muâmelede bulun, hakkâniyet göster. Böylece sen de, senden büyük olanlardan güzel muâmele görür, hakkâniyet bulursun.
Kimseyi incitme. Birisi seni incitse de sen onu incitme, fazîletin nişanı budur.
İyiliğe ve kötülüğe çabuk sevinme ve üzülme! Zira bu, çocukların işidir. Olmayacak şey için hayallere kapılma, yani olur olmaz şey için gönül dünyana zarar verme! Çünkü akıllı kişiler, esen her rüzgâra îtibar etmezler.
(Osman Nûri Topbaş, Genç Dergisi, Eylül-2011)
|
|
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder