İHLÂSI KİMDEN ÖĞRENDİN?
Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, evliyanın büyüklerindendir.
Birisi ona gelir:
- Efendim çok merak ediyorum kusurumu bağışlayın bir sualim var…
- Estağfirullah! Ne kusuru, sor. Soran dağlar aşmış…
- Belki edebe mugayir ama öğrenmek istiyorum. İhlâsı kimden öğrendiniz efendim?
- Zor bir sual ama madem çok merak ediyorsun anlatayım:
Birgün Mekke-i Mükerreme’de harçlıksız kalmıştım. Basra'dan para bekliyordum ama gelmemişti. Saçım sakalım çok uzamıştı. Bir berbere girdim. Selâm verdikten sonra: “Peşin söyliyeyim usta param yok” dedim. Adam işini bıraktı bana baktı. Ben de devam ettim meramımı anlatmaya:
“Allahü teâlânın rızası için saçlarımı düzeltebilir misin?” dedim.
Berber, bir şey demeden bana yer hazırladı. Her halinden mevki sahibi, itibarlı biri olduğu belli olan adam da “ne olacak kabilinden” bize bakıyordu. Bu “Allahü teâlânın rızası” sözümün üzerine hiç tereddüt etmeden o itibarlı şahısı bırakıp beni traşa başladı.
İtibarlı adamın gururu kırılmıştı, kızardı, bozardı, yüksek sesle tehdit edercesine itiraz etti:
“Ne yapıyorsun be adam? Seni mahv ederim, asrım, keserim!”
Dediyse de tehditlere aldırmayan, kibarlığını, nezaketini, metanetini bozmayan berber:
"Kusura bakmayınız efendim. Sizi ücreti mukabilinde traş ediyorum. Ama bu genç Allahü teâlânın rızası için istedi” cevabını verdi.
O adamda daha üstelemedi.
Berber dahasını da yaptı. Bana harçlık verdi.
Aradan birkaç gün geçti, beklediğim para geldi. Ona bir kese altın götürdüm:
- Çok teşekkür ederim sıkıntıdan kurtardın beni lütfen bunu alın.
- Asla alamam.
- Ama hakkınız. Ben ödeyeceğimi vaat etmiştim.
- Siz size düşeni yaptınız, müsade edin de ben de bana düşeni… İnan; Allah’ın rızası daha kıymetli, daha güzel… dedi.
Bazen insan cahil gördüğü birinden hayatını kurtaracak ipuçları yakalayabilir.
Onun için büyüklerimiz; “her geceyi Kadir bil, her gördüğünü de Hızır…” demişlerdir.
Cüneyd-i Bağdadi hazretleri, evliyanın büyüklerindendir.
Birisi ona gelir:
- Efendim çok merak ediyorum kusurumu bağışlayın bir sualim var…
- Estağfirullah! Ne kusuru, sor. Soran dağlar aşmış…
- Belki edebe mugayir ama öğrenmek istiyorum. İhlâsı kimden öğrendiniz efendim?
- Zor bir sual ama madem çok merak ediyorsun anlatayım:
Birgün Mekke-i Mükerreme’de harçlıksız kalmıştım. Basra'dan para bekliyordum ama gelmemişti. Saçım sakalım çok uzamıştı. Bir berbere girdim. Selâm verdikten sonra: “Peşin söyliyeyim usta param yok” dedim. Adam işini bıraktı bana baktı. Ben de devam ettim meramımı anlatmaya:
“Allahü teâlânın rızası için saçlarımı düzeltebilir misin?” dedim.
Berber, bir şey demeden bana yer hazırladı. Her halinden mevki sahibi, itibarlı biri olduğu belli olan adam da “ne olacak kabilinden” bize bakıyordu. Bu “Allahü teâlânın rızası” sözümün üzerine hiç tereddüt etmeden o itibarlı şahısı bırakıp beni traşa başladı.
İtibarlı adamın gururu kırılmıştı, kızardı, bozardı, yüksek sesle tehdit edercesine itiraz etti:
“Ne yapıyorsun be adam? Seni mahv ederim, asrım, keserim!”
Dediyse de tehditlere aldırmayan, kibarlığını, nezaketini, metanetini bozmayan berber:
"Kusura bakmayınız efendim. Sizi ücreti mukabilinde traş ediyorum. Ama bu genç Allahü teâlânın rızası için istedi” cevabını verdi.
O adamda daha üstelemedi.
Berber dahasını da yaptı. Bana harçlık verdi.
Aradan birkaç gün geçti, beklediğim para geldi. Ona bir kese altın götürdüm:
- Çok teşekkür ederim sıkıntıdan kurtardın beni lütfen bunu alın.
- Asla alamam.
- Ama hakkınız. Ben ödeyeceğimi vaat etmiştim.
- Siz size düşeni yaptınız, müsade edin de ben de bana düşeni… İnan; Allah’ın rızası daha kıymetli, daha güzel… dedi.
Bazen insan cahil gördüğü birinden hayatını kurtaracak ipuçları yakalayabilir.
Onun için büyüklerimiz; “her geceyi Kadir bil, her gördüğünü de Hızır…” demişlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder