23 Eylül 2016 Cuma

NU­RED­DİN ­ZEN­Gİ’NİN RÜ­Y­SI

NU­RED­DİN ­ZEN­Gİ’NİN RÜ­Y­SI

Onikinci asırda, Haçlı Seferleri’nin en şiddetli yıllarında, Suriye’de bulunan Türk devletinin sultanı Nureddin Mahmud bin Zengi 1162 senesinde bir rüyâ görür.


Peygamber efendimiz, rüyâsında, 3 adamı Sultan’a göstererek,
“Nureddin! Bu adamlardan beni kurtar!” diye buyurur.

Yatağından fırlayan Sultan, “Bu rüyâ doğru bir rüyâdır. Resûlullah tehlikede.” diye düşünerek, sabahı beklemeden, yanına sâdık adamlarından 20 kişi alarak ve çok süratle giderek 16 günde Medîne-i Münevvereye varır.

Halk, Sultan’ın bu âni ziyaretine hem sevinir, hem de şaşar. Ertesi günü, genç-ihtiyar, kadın-erkek ve çocuk bütün şehir halkının, önünden geçmesini ve halka bizzat eli ile hediye dağıtacağını ilân eder. Herkes gelip geçerler.

Sultan bu geçenler arasında rüyâda kendisine gösterilen adamları göremez.

“Buraya gelmeyen kimse kaldı mı?” diye şehrin valisine so-rar. O da Sevgili Peygamberimizin kabrinin bulunduğu yere yakın bir evde oturan 3 Mağriblinin gelmediğini söyler.

Sultan, derhâl o 3 kişiyi zorla getirtir. Görür ki, bu adamlar rüyâda kendisine gösterilen 3 kişidir. Derhâl bunları tevkif ettirir.

Sultan mâiyeti ile beraber bu eve gider ve eve girince görürler ki, evin içinde büyük bir tünel kazılmış ve tünelin ucu da Ravzâi Mutahhara’ya iyice yaklaşmıştır.


Mağribîleri muâyene ettirir. Suçluların sünnetsiz ve papaz oldukları ortaya çıkar. Bunlar sorguya çekilince ifâdelerinde;

“Bizler Hıristiyanız. Yer altından Peygamberin kabrine girip naaşını çalıp, Avrupa’ya götürecektik.” derler.

Hâin insanlar derhâl cezalarını bulurlar.

Sultan Nureddin Zengi, bundan sonra böyle hâinler zarar veremesinler diye, Ravzâi Mutahhara’nın etrafına su çıkıncaya kadar hendek kazdırır.

Bu hendek epeyce geniş olarak yapılır. Buraya kalay eritilip döktürülerek, kalın bir duvar hâline getirilir. Böylece Ravzâi Mutahhara, emniyete alınmış olunur.


İsmail Yağcı - Tarih Araştırmacısı





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder