BEŞAŞET
‘Beşaşet’, güler yüzlülük, tebessüm etmek, neşeli olmak demektir.
İslâm ahlâkının en güzel esaslarından biri de, Müslüman kardeşine güler yüzle davranmaktır.
Müslüman kardeşlerine güler yüzle davranmak; ruhlarda arılığın, neşvenin yüzde parıltısı demektir. Bunun zıddı ise ‘ubuset’tir. Müminler birbirleriyle karşılaştıkları zaman sürekli olarak güler yüz gösterecek ve karşısındakilere üzüntü verecek davranışlardan kaçınacaklardır.
İnsanlara karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmak da dinimizin önemli ahlakî kuralları arasında yer alır. Müslüman olsun olmasın herkesi insan olarak görmek ve herkese insanca muamelede bulunmak temel ilkelerden biridir. Mümin ve Mü’min olmayan ayrımı dünyada kişilere uygulanacak hukukî prensipler ve muamelatla alakalıdır. Çünkü insanın doğumu, ölümü, evlenmesi, boşanması, çeşitli hukukî statüleri inancıyla doğrudan alakalıdır.
Peygamber Efendimiz bu konuda da bize önder olmuş bir hadisinde şöyle demiştir: “Din kardeşini güler yüzle karşılamaktan ibaret bile olsa, hiçbir iyiliği küçümseme.” [88]
Peygamber Efendimiz, ashabıyla otururken, sohbet ederken tebessümü yüzünden hiç eksik etmezdi. Bunu pek çok hadiste ve tarihi olayda görebilmekteyiz. İnsanın pek tabii bir ihtiyacı olan tebessümü Resûlüllah (s.a.v.)’ta şöylece görebilmekteyiz:
Simâk İbnu Harb anlatıyor: ‘Câbir İbnu Semüre (r.a.)'ye dedim ki:
- Resûlullah (s.a.v.)'la beraber oturdun mu?
- Evet dedi, hem de çok. Sabah namazı kılınca, namaz kıldığı yerden güneş doğuncaya kadar kalkmazdı. Bu esnada (cemaat) birbirlerine cahiliye devri ile ilgili şeyler anlatırlar ve gülerlerdi. Resûlullah (s.a.v.) da tebessüm buyururdu." [89]
Cerîr (r.a.) anlatıyor: 'Resûlullah (s.a.v.) müslüman olduğum günden beri beni yanına girmekten men etmedi. Beni görüp de yüzüme karşı tebessüm etmediği de olmadı. [90]
Yine Yüce Nebi’nin hadislerinden görebildiğimiz kadarıyla, O bir işi onaylayacağı vakit de tebessüm buyururlardı. Dolayısıyla tebessüm çok narin bir duyguyu, yüksek bir seciye ile onaylamayı da içermektedir.
Yüce dinimiz, insanları birbiriyle kaynaştıracak her harekete değer vermiş, bunların insana sevap kazandıracağını belirtmiştir. Yukarıdaki hadiste de müşahede edildiği gibi küçücük bir ikram, tatlı bir söz, hatta bir gülümseme bile iyilik sayılmıştır. Zira İslâmiyet’in gayesi, insanlara tek bir Allah (c.c.)’ın kulu olduklarını, aynı ana babadan üreyip çoğaldıklarını hatırlatmak, bu sebeple de birbirlerine yakınlaşmalarını sağlamaktır.
Hedef böylesine yüce olunca, insanı o hedefe yaklaştıran her hareket önemli ve değerlidir. Bu sebeple Peygamber Efendimiz tebessümdeki etkiye dikkatimizi çekmiştir. Aslında bu sihrin gücünü herkes bilir. Soğuk bir tavırla birbirine bakan kimselerden birinin dudağının ucunda beliren hafif bir tebessümün, aradaki mesafeleri bir anda yok ederek onları birbirine nasıl yaklaştırdığını bilmeyen ve yaşamayan yoktur. Ne yazık ki çoğumuz, Cenâb-ı Hakk’ın esirgemeden hepimize verdiği bu serveti kullanmakta cimri davranır, aramıza buzdan duvarlar öreriz. Tebessüm etmek aynı zamanda Peygamber Efendimizin bir sünnetidir.
Her zaman kederli ve karamsar bir halde yaşayan kişilerle görüşüp onlara yakın olmak, insana keder ve karamsarlık geçirir. Tıpkı bunun gibi huya bağlı olarak neşeli olan kişilerle arkadaşlık edip görüşmek de insanın kederlerini giderir, kalbine genişlik ve ferahlık verir.
Bu şekildeki kötü huylu kişilerde bir istekte bulunmak da çoğu zaman pişmanlık doğurur. Eğer bir ihtiyacın varsa iyi huylu, güler yüzlü kişilere söyle. Bunu kuvvetlendiren pek çok haberler anlatılmış, bir çok sözler söylenmiştir.
Güleryüz ve tatlı dille söylenen söz faydasız bile olsa kötülükle söylenen faydalı sözden daha çok kabul görür. Bunun gibi ihtiyaç sahiplerine güler yüzle verilen olumsuz karşılık, bu ihtiyacı kötülükle, kötü ve sert bir yüzle karşılayıp onu verenden daha çok sevinç verir.
Beşaşet ahlâkını kazanmanın yolu, müslüman kardeşiyle karşılaştığında, bu buluşmayı önemli bir fırsat ve beklediği bir an olarak değerlendirmek, buna sevinmek ve bu sevgiyi karşısındakiyle paylaşmakla mümkündür.
[88] Müslim, Birr, 144
[89] Müslim;Ebu Davud;Tirmizi;Nesei;İbn Mace
[90] Buhari; Müslim; Tirmizi.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder