25 Mart 2014 Salı

Ateşe odun atar duruma girmemek


AİLE-SAĞLIK Yazarlar Ahmed Şahin

Ateşe odun atar duruma girmemek

 
 
Hazreti Enes (ra), dinlediği bir hadis-i şerifi şöyle naklediyor:
 
 
Resulûllah (sallallahu aleyhi ve sellem) Hazretleri buyurdu ki:
 
-“Kardeşin zalim de olsa, mazlum da olsa ona yardım et!”  
 
Bu hadisi dinleyenlerden biri sordu:
 
-“Ya Resulallah! Kardeşim mazlum olursa ona yardım ederim. Ama zalim olursa ona nasıl yardım edeceğim?”
 
Aleyhissalatü vesselam Efendimiz, bu soruya şöyle cevap verdi:
 
-“Zalim kardeşini yaptığı zulümden alıkoyarsan, ona yardım etmiş olursun!..” [Buhari)
 
Evet, zalim kardeşini yaptığı zulümden alıkoyarsan ona yardım etmiş olursun!
 
Diyelim ki kullandığı ağır diliyle zulmeden kardeşin, sevip hürmet ettiğin muhterem maneviyat büyüğüne tenkit sınırlarını aşan aşırılıkta itham ve isnatlarda bulunuyor, kılıç yarasından da derin dil yaraları açıyor.  
 
Bu kabul edilemez itham ve isnatlar karşısında akla geliyor ki, ben de ona aynı seviyede aynı aşırı üslupla karşılık verip de açılan yaraların acısını bir ölçüde tedavi edip azaltayım.
 
İşte burada verilecek haklı cevabın üslubuna dikkat etmek gerekiyor. Üslubumuz zalimi zulmünden alıkoyup açılan yaraları tedavi mi ediyor, yoksa yeni yaraların açılmasına mı sebep oluyor, bunu hesap etmek icap ediyor.
 
Çünkü bu yaralayıcı üslubun sahibi bir fitne ateşi yakmış oluyorsa, biz de aynı sertlikte mukabelede bulunarak onun yaktığı ateşe odun atmış, ateşi daha da alevlendiren durumuna girmiş oluyoruz.
 
 Halbuki biz, yangını daha da alevlendirmeyi değil, söndürmeyi görev biliyor, bunu ülke menfaatine görüyoruz.
 
Nitekim bunca itham ve isnatlara maruz kalan o muhterem maneviyat büyüğü de verdiği cevaplarında sadece “Bu üslubu yakıştıramadım.” demekle yetiniyor, yakılan ateşe odun atmaya asla yönelmiyor, ileride bir araya gelince örnek olacak nezakette ve zarafette yumuşak üslup kullanmayı tercih ediyor,
 
“İncinseniz de incitmeyin, kırılsanız da kırmayın.” diyecek kadar da yüce bir fazilet ve feragat örneği sunuyor.
 
Bu fazilet ve feragat örneği de bize ümid veriyor. Bugün bizler bir incinme ve incitmenin ötesinde ithamlara maruz bırakılsak da, yarın kardeşliğimizin gereğini yerine getirerek musafaha edip, kucaklaşacağımız günlerin de geleceğine ümitle bakıyoruz.
 
Kimse bu kardeşler bundan sonra bir araya gelemez diye yeis veren bir iddiada bulunmamalıdır, diye düşünüyoruz. Zaten hadis-i şerifte:
 
- Ya hayır söyle, ya sükut eyle! diye ikazda bulunuluyor.
 
Bu sebeple muhterem büyüğümüz gibi kardeşlik duygusunun yaşanmasına yardım eden hayırlı sözler söylemeli, birlik beraberliği sağlayacak üsluptan uzak durmamalıyız.
 
Nitekim ayet-i kerimenin ikazı da kulağımızda böyle yankılanmaktadır:
 
-Müminler kardeştirler! Kardeşler arasında bir anlaşmazlık çıkarsa araya girip düzeltmek yine mümin kardeşlere düşer!.. (Hucûrat)
 
Demek ki müminler, araya girip kucaklaştırmakla görevlidirler, yangına odun atarak alevi yükseltmekle değil...
 
Müslim’de geçen hadis-i şerifte ise hemen hepimize kardeşlik uyarısında bulunularak buyruluyor ki:
 
-Birbirinize suizanla bakmaktan sakının, çünkü sözlerin en kötüsü, suizanla söylenen sözlerdir!
 
 -Kardeşlerinizin gizli kalmış ayıplarını, kusurlarını araştırıp ilan etmeyin!
 
-Birbirinize karşı üstünlük taslayarak böbürlenmeyin.
 
-Birbirinizden yüz çevirip arkanızı dönmeyin. Ey Allah’ın kulları, kardeş olun kardeş!” (Müslim)
 
-Fatebiru ya ülil ebsar! Düşünün ey basiret sahipleri! Saygılı üslubunuzla kardeşliğinize destek mi veriyorsunuz, yoksa saygısız üslubunuzla köstek mi oluyorsunuz?
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder