Ahmed Şahin - Nefs-i emmarede miyiz, yoksa levvameye çıkmış mıyız?
Ahmed Şahin
a.sahin@zaman.com.tr
aile-sağlik
Nefs-i emmarede miyiz, yoksa levvameye çıkmış mıyız?
Bu soruyu hiç sordunuz mu kendinize? Ben bunca zamandır yaşadığım hayatımı nefsin hangi basamağında sürdürüyorum?
İlk basamağı olan “nefs-i emmare”de çakılıp kalmış mıyım? Yoksa gayret etmiş, bir basamak yukarı “nefs-i levvame”ye yükselmiş miyim? Bazen “Nefs-i mülhime”ye de çıkıyor muyum? diye kendi nefsimizle hiç yüzleşmiş miyiz?
Gelin bu önemli meselemizi, Hocaefendi’nin “Kendi Ruhumuzu Ararken” kitabından birlikte bir inceleyelim. Bakalım nefsin hangi basamağında yaşıyoruz? Emmarede mi, levvamede mi birlikte bir bakalım:
********
- Ehlullah, Kur’an’ın bazı ayetlerinden istinbat ederek nefse bir kısım dereceler takdir etmişler. Bu dereceler, yani üst üste sıralamalar Kur’an-ı Kerim’de zikredilmektedir. Sırasıyla nefsin sadece üç derecesine kısaca bir bakalım.
1- Nefs-i emmare: Nefis mertebelerinin ilki, nefs-i emmaredir. Buna “nefs-i hayvanî” de denilmektedir. Bu nefs-i emmare, devamlı surette fenalığı isteyen ve sahibini hep kötülüğe sürükleyen nefistir. Bu nefis mertebesindeki insan, sadece hayvanî ve cismanî arzularını tatmin peşinde koşar ve günahlara açık şekilde yaşar. Yani kalınacak makam değildir nefsin bu mertebesi. Bundan çıkmaya gayret etmek gerekir.
2- Nefs-i levvame: Levvame, levm eden, kınayan nefis demektir. Emmareden levvameye yükselen insan maruz kaldığı günahlar karşısında, iç dünyası itibarıyla devamlı kendini levmedip sorguya çeker. Kötülüklere karşı koymada pes etmez, günahlara maruz kalmama çabası içinde olur. Hep nefsini ayıplayıp suçlayarak günahlardan korunmaya çalışır.
3- Nefs-i mülhime: İlham veren, ilham vesilesi olan nefis demektir ki, bu seviyeye ulaşan bir insan, günahlara karşı net ve kesin tavır alır ve yüzünü devamlı surette Cenab-ı Hakk’a çevirir. Cenab-ı Hak da kulunun bu samimiyetine ve safvetine binaen ona bazı mazhariyetler ve ilhamlar lütfeder.
Şimdi burada birazcık duralım ve bu nefis basamaklarının birincisi olan nefs-i emmareye şöyle kısaca bir göz atalım. Bizi nerelere sürüklemeye yönelir görelim.
-Nefs-i emmare, sahibinin boynuna taktığı gemle onu hep haram olan yerlerde gezdirir, gidilmesi caiz olmayan eğri-büğrü yollara sevk eder, söylenmemesi gerekli olan şeyleri söylettirir, dinlenmemesi gerekli olan şeyleri dinlettirir, uzanmaması gerekli olan haramlara el uzattırır, hayalin kirlenmesine sebep olabilecek düşüncelere sevk edip hayali haramlarla kirletir. Allah korusun fasık, günahkâr bir adam olup çıkar nefs-i emmarenin bu mertebesinde beklemeyi tercih edip de çıkmaya çalışmayan insan.
- Nefs-i levvameye gelince: Emmareden nefs-i levvameye çıkabilen insan ise, maruz kaldığı günahlarından dolayı nefsini levmedip suçlar. Harama nazar ettiği zaman akrep sokmuş gibi hemen tövbe, istiğfar serumuna koşar, namazında bir kusur yaptığı zaman, “Miracımı mahvettim.” diyerek kendi nefsiyle yaka paça olup hesaplaşır. Kendi içinden geçen kötü hayallerinden dolayı dahi kendini ayıplamayı ihmal etmez. Ama ümitsizliğe de düşmez. Levvame nefsin bu durumunu şu hadisin tarifinde bulmak mümkündür:
- “Mü’min, tıpkı ekin gibidir. Bazen yere doğru eğilse de sonra hemen yine doğrulur ve dimdik yine ayakta kalmayı başarır.”
Bu basamaktaki insan, hayat boyu yanlışa düşmemek için kendi nefsiyle mücadelesini aralıksız sürdürür. Bu mücadele sırasında Allah’ın inayetiyle ümitsizliğe düşüp de vazgeçmez. Her defasında kendisini yenilemesini bilir. Olabildiğince bir heyecan içinde, düştüğü yerde doğrulur ve hep Allah’ın rahmetinin ümidi içinde yaşar. Bu hali, nefs-i levvamenin en yüksek mertebesidir.
Sözün özü:
-Ne dersiniz, bu nefis basamaklarından hangisinde bulunmaktayız hiç düşünüyor muyuz? Emmarede mi bekliyoruz? Yoksa levvameye çıkabilmiş miyiz? Ya da günlük olaylar bizim kafamızı gönlümüzü istila ve işgal ediyor da, bu en hayati meselemizi dahi düşünmeye fırsat bulamaz hale mi geliyoruz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder