29 Mart 2014 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - Fazilet ve önderlik

Hekimoğlu İsmail - Fazilet ve önderlik
 

Hekimoğlu İsmail
 

Fazilet ve önderlik

 
 
Felsefede pragmatizm vardır. Faydalı olan her şeyin iyi olduğunu söyler. İslamiyet’te ise helal olan her şey iyidir. Faziletli insan helal dairede yaşar. İyilikleri kendinde toplar. Şahsına kötülük edene de iyilikle karşılık verir. Böyle yapınca da, ne faziletli insanım, diye dolaşmaz.
 
 
Faziletin bütünü İslamiyet’tedir, rezaletin bütünü de İslamiyet’in dışındadır. İslamiyet’te insanın zararına hiçbir şey yoktur. Faziletli insan da etrafına fayda verir. Çevremizde görürüz. Tanıyıp tanımadığına bakmadan, her “İmdat!” diyene koşan insanlar vardır. Başkalarına zarar vermemek değil sadece, fayda vermek var burada. Yani hırsızlık yapmamak başka. Hırsızlığa uğrayana yardım etmek yahut hırsızlığı önlemeye uğraşmak başkadır. Böylesi, faziletli insanların davranışıdır.
Faziletli insan fazileti dağıtandır. En güzel tebliğin yaşayarak yapılması gibi faziletli insan da Müslümanlığın güzelliklerini yaşayarak dağıtır.
 
 
Böyle bir insana bir komşusu geliyor, diyor ki: “Benim işlerim hep ters gidiyor. Bunun sebebi nedir? Ne yapayım?” O da diyor ki: “İçkiyi bırak. Çünkü içki aklı karartır. Aklı işe yaramaz hale getirirsek felaketler peş peşe gelir.” Komşu da içkiyi hakikaten bırakıyor. Parası bereketleniyor. Aile hayatı, iş hayatı düzene giriyor.
 
 
Burada şunu görüyoruz; komşusu bizim adamı akıl danışacak kişi olarak görüyor. Ve onun verdiği akla uymaya da hazır. Çünkü ona güveniyor. Onun kendisine çare göstereceğini biliyor. Bizimki dindarlığıyla kendiliğinden önder oldu yani. Öyle bir hayat yaşa ki herkes senin yaşayışına hayran olsun. Seni örnek alsın. Harika bir hayat yaşadığını görüp seni anlamaya çalışsın. Seni takip edecekler, çözmeye çalışacaklar. Bakacaklar ki bu adam Müslüman. Müslümanlığını yaşıyor. Güzelliği buradan geliyor. O zaman diyecekler ki, “Şu adam böyle bir hayat yaşıyorken bana ne oluyor ki bu hayatı geri tepiyorum. Hayır! Ben de bu hayatı seçiyorum.”
 
 
İşte böylece, o faziletli insan bir köyde yaşasa, beraber yaşadığı köylülerin dünyasını cennet eder. Köyümüzde Kur’an okumasını bilen bir ayakkabıcı vardı. Oğluna hem sanat hem Kur’an öğretti. “Benim babam da böyle olsaydı…” diye düşünürdüm. O ayakkabıcı diğerlerinden ayrıldığı için dikkatimi çekmişti.
 
 
Dünya zıtlar âlemidir. İyilik gül bahçesinin kokusu gibiyken, kötülük patlayan kanalizasyon kokusu gibidir. İkisi de yayılırken her şey zıddıyla anlaşılır. Nasıl ki küçücük bir cihaz, kocaman atmosferin derecesini ölçer, soğuk sıcak anlaşılırsa aynı şekilde bir faziletli insan kimin iyi kimin kötü olduğunu hemen gösterir.
 
 
İnsanlar iki nehir halinde akarlar. Birinde temiz su, birinde pis su vardır. Faziletli insan temiz taraftadır, iyi taraftadır. Hadiseler onu endişeye sevk etmez, başına gelenlerden şikâyet etmez. Böylece sakin düşünüp doğru kararlar verir. Ölçü sahibidir. Kendisine olduğundan fazla değer vermemenin huzuru içindedir. Güzel konuşur, kimseyi kandırmaz, mütevazıdır, yaratılmışları sever, fedakârdır. Peygamberimiz’i model alır. Toplum kendine böyle insanları önder seçerse sonumuz iyi olur.
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder