16 Eylül 2014 Salı

Kıssadan hisse: Mümini Koruyan Surlar

Kıssadan hisse: Mümini Koruyan Surlar


 
 
İmanlı bir insanı şeytana karşı koruyan dört sur vardır. Bu surlar bakımları yapıldığı sürece muhkem dururlar ve insanı şeytandan korurlar. Bu surların dıştan içe doğru sıralaması şöyledir:


Birinci sur: Kerpiçten yapılmış bir duvardır. Bu duvar edepleri temsil eder. Eğer mümin sürekli dikkat etmezse en kolay yıkılacak sur budur. Şeytan da ilk olarak bu sura musallat olur. Mümine ”gösterdiğin faziletli davranışlar ve nezaket dinin esaslarından değildir. Yapmasan da olur, hem günahkâr da olmazsın.” İnanan insan bu vesveselere aldırmaz, edebini korursa o kerpiçten suru tahkim etmiş olur, şeytan yaklaşmaya yol bulamaz. Vesveseye kapılır, edepleri önemsemezse şeytan bu surda bir delik açmış olur.


İkinci sur: Peygamberimizin sünnetlerini temsil eden, taştan bir duvardır. Sabırla, tekrar tekrar deneyerek kişinin bir zayıf anını kollayan şeytan, başlar vesvese vermeye: ”Sünnetleri bazen terk etmek önemli bir eksiklik değildir. Peygamberimiz (s.a.v.)'in de sünnetleri yapmadığı olurdu. Önemli olan farzlardır, onları yapsan yeter,” gibi telkinlerde bulunur. Mümin bu telkinlere karşı direnirse ne âlâ… Eğer vesveseye kapılır da sünnetlerin ifasında gevşeklik gösterirse, artık taş surda da bir delik açılmıştır.


Üçüncü sur: Allah (c.c.)’ın farzlarını temsil eden tunçtan duvardır. Bu sur son derece muhkemdir. Ancak şeytan daha önce adap ve sünnet duvarlarını deldiği için bu duvarı delmekten de ümitlidir. Artık iyice sokulmuş olduğu için müminin kalbine vesveselerini kolayca atar: “Farzı ihmal etmek veya terk etmek insanı dinden çıkarmaz. Hem daha sonra kaza da edebilirsin. Ayrıca Allahın rahmeti boldur tevbe edersen seni bağışlar.” Daha önceki surları geçtiği takdirde bu en kuvvetli surda dahi bir delik açmaya muvaffak olur. Artık mü’minin imanını ele geçirmesine tek bir sur kalmıştır.


Dördüncü sur: İnanç esaslarını temsil eden çelikten bir kuledir. Bu kule çelikten olsa da, daha önceki surları aşmayı başarmış olan şeytan buraya da kolayca vesvese atabilir. Çünkü günahlar ve farzlardaki noksanlıklar kişinin kalbini karartır. Artık kişi doğruyu eğriden ayırt etme gücünü yitirir. Ve Allah korusun şeytanın imanını ifsad etmesine karşı direnç gösteremez. Artık şeytan son kaleyi de ele geçirmiş olur.

Demek ki edepleri, sünnetleri ve farzları terk etmeyi hafife almamalıdır. Bunları hafife almak, şeytana bir kapı açar ve insanın imanî durumunu tehlikeye atar. Ayrıca kalbinde günahlardan mütevellit oluşan siyah lekeler onun ahlakını bozar, muhabbetini zedeler ve gaflet perdesini kalınlaştırır.

İmanımızı koruyan bütün bu kalelerin hepsini tahkim etmek lazımdır ki, şeytan aleyhimize hiçbir yol bulamasın. Hz. Mevlana’nın edeple ilgili manzumesi şöyledir.

“Aç gözlerini bak, Allah kelamı olan Kur’an ayet ayet edeptir. Akıldan sordum: iman nedir? Akıl kalp kulağına şöyle fısıldadı: ‘iman edeptir.’
 
 
 
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder