Prof Dr. Mahmud Esad Coşan (1938-2001) |
HAYIRLI CUMALAR
Ölen Herkesin Pişman Olması
Üçüncü hadis-i şerif yine aynı sayfadan, Abdullah İbnül-Mübârek'in, Tirmizî'nin, Hulvânî'nin, Beyhakì'nin Ebû Hüreyre RA'den rivayet ettikleri üçüncü hadis-i şerif. Bu da çok önemli, bunu da ezberleyin!
Biliyorsunuz 40 hadis ezberlemekle ilgili rivayetler var. "Kırk hadisi ezberinde bilen kimseyi, Allah alimler zümresinde olarak haşredecek, mahşer gününde alimlerden sayılacak." diye. Onun için çocuklarınıza hadis-i şerifleri öğretin!
Benim Avustralya'daki cemaatimden, ihvanımızdan bazılarının çocuklarını anlattılar bana, küçücük çocuk, "Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk buyuruyor ki..." filân diye, annesi babası öğretmiş, hadis-i şerifi tıkır tıkır söylüyormuş. Küçükler söylerse, büyüklerin çok daha şuurlu bir şekilde öğrenmesi uygun olur.
Gelelim bu hadis-i şerifin metn-i mübarekine, bakalım Efendimiz SAS nasıl buyurmuş:
RE. 378/12 (Mâ min ehadin yemûtu illâ nedime, in kâne muhsinen nedime en lâ yekûne izdâd, ve in kâne müsîen nedime en lâ yekûne nezea.)
Bu da kısa bir hadis-i şerif. Bu da anlamı deryalar kadar geniş. Ggüzel bir konuyu bize hatırlatıyor, bizi uyarıyor Peygamber Efendimiz:
(Mâ min ehadin yemûtu) "Ölen hiçbir kimse yoktur ki, (illâ nedime) pişman olmasın. Bütün ölenler, hepsi öldüğü zaman pişman olacak." diyor. "Ölüp de pişman olmayan hiçbir kimse yoktur." buyuruyor.
--Nasıl olur, iyiler var, kötüler var, mübarek insanlar var, evliyaullah var, peygamberler var?..
(İn kâne muhsinen) "Eğer hayatını güzel geçirmiş, iyilikler yapmış, muhsin kullardan ise; (nedime en lâ yekünnezdâde) 'Niye çok daha fazla iyilik yapmadım?' diye pişman olacak. 'Niye hayatımın bazı dakikalarını, günlerini, zamanlarını biraz boş geçirdim, niye o zamanlar ibadet etmedim?' diye, ömrünün boşuna geçmiş zamanlarına nedâmet gösterecek iyi insan."
(Ve in kâne müsîen) "Eğer günahkâr, kötülük yapan bir insan ise; (nedime en lâ yekûne nezea) 'Niye ben bu kötülükten elimi çekmemişim, niye yapmaya devam etmişim, niye iyi kul olmamışım?' diye, pişman olacak." Asıl pişmanlığı tabii onlar duyacak.
Allah bizi böyle günahkârlardan etmesin... Burada bizi ilgilendiren nokta, iyi insanların da pişman olması meselesidir. İyi insanlar da pişman olacak... Neden?.. Hayatını tam verimli geçirmediği için.
Hani biliyorsunuz, deniliyor ki: "Falanca hastane %70 kapasiteyle çalışıyor." Yâni ne demek?.. Yüzde yüz tam hizmetini vermiyor, %30 boşluk var. "Fabrika %50 kapasiteyle çalışıyor." Ne demek?
Yâni fabrika tam çalışsa, malı satılsa; isterse şimdi üretiminin bir misli daha fazla yapabilir ama, satış olmadığından, şu bu sebepten az çalışıyor.
Şimdi müslümanlar da "Ben müslümanım!" diye kasılabilir. Kendisine rehavet gelebilir, rahatlık gelebilir: "İşte ne var yâni?.." diyebilir. Birileri vardı, bana böyle söylüyorlardı:
"--Ne var yâni?.. Ne varsa yapıyoruz. Ne duyduysak yapıyoruz. Yâni varsa bir şey, söyle onu da yapalım!.."
İyi ama, bir anını bile boş geçirdiği zaman pişman olacak insan. Halbuki bizim günlerimiz kahvelerde, stadyumlarda, yazlıklarda, kışlıklarda, nerelerde nerelerde, nasıl boş geçiyor!..
Kendini bilen, Allah'tan korkan insanlardan bazıları, yemekle vakit çok geçiyor diye sulu bir şeyi karıştırır, içerlermiş hemen öyle. Yâni çiğneyeceğim diye zaman harcayıp da, zamanım hebâ olmasın diye hemen içer, ondan sonra çalışmasına devam ederlermiş.
Rahmetle analım Ali Yakub Hocamızı da. Çok mübarek, çok dürüst bir alim idi. Allah cümle geçmişlerimize rahmet eylesin, ruhları şâd olsun... Mübarek, Mısır'da kütüphane müdürlüğü yaptığı zamanlar, anlatmış arkadaşına: Bardağın içine üç dört tane hurma koyuyormuş, suyun içine; daireye gidiyormuş. Sonra gelinceye kadar hurmalar suyun içinde iyice yumuşuyormuş ve suyu şerbet yapıyormuş. Eve gelince onu içiyormuş, hurmaları yiyormuş. Yemek bu. Bir daha koyuyormuş, gene yemek bu... Yâni hurmayla, suyla idare ediyormuş.
Tabii başka yemekleri yemeğe gücü yettiği halde, imkânı olduğu halde; "Ben oraya iki saat, bir saat harcayamam!" diye, sıvı yiyeceği yeyiverip çalışmasına devam etmek, zamanın kıymetini çok iyi anlamak demek.
Halbuki bizler, hem kendimize döndürelim nazarlarımızı, hem de başkalarına bakalım: Ne kadar çok zamanlar harcıyoruz. Yapmamız gereken işleri yapmıyoruz. Değerlendirilecek vakitleri değerlendirmiyoruz. Haftanın iki günü tatil diyoruz, çalışma bitti, işte bundan sonra tamam diyoruz.
Ayaklarımızı uzatıyoruz, dairede çalıştım, yorgun geldim diyoruz. Yazın bir ay, iki ay tatil diyoruz vs... Halbuki ömür çok kıymetli, çok aziz. Geçen zamanlar bir daha geri gelmiyor ve ondan sonra insanlar pişman olacak.
Bu hadis-i şeriften aldığımız derse göre, ne yapmamız lâzım?.. Hiçbir zamanımızı boşa geçirmememiz gerekir. Daima hayırlı, verimli, sevaplı bir çalışma içinde olmalıyız. Bu nedir?..
İslâm'ı öğrenmek, İslâm'ın emirlerini, yasaklarını hayatında uygulamak, İslâm'ı başkalarına öğretmek, başkalarına hayırlı işler yapıp hayır dualarını almak; millete, ümmete, Kur'an-ı Kerim'e, dine hizmet etmek, Allah'ın rızasını kazanmak; böyle huzuruna yüzü ak, alnı açık varmak...
Allah bunu cümlemize nasib eylesin... Çalışkan müslümanlar olalım, verimli müslümanlar olalım; ümmetimize, dinimize en güzel tarzda hizmetler edelim!.. Şahsımıza, kendimize, ailemize hizmet edelim!..
Kişinin ailesine yaptığı hizmetleri de, İslâm güzel hizmetler olarak değerlendiriyor. Çünkü aileni geçindirdiğin zaman, çoluk çocuk harama bakmıyor, haram yemiyor, çalmıyor, çırpmıyor... O da kıymetli bir şey!
Yâni bunlar da yasak değil; alış-veriş, geçimi sağlamak için faaliyet... Hepsi meşru ve sevap. Hatta, "Doğru sözlü, doğru özlü bir tüccar Arş-ı A'lâ'nın gölgesinde gölgelenecek!" diye müjdeliyor Peygamber Efendimiz. Çünkü doğru sözlü, doğru özlü. Çünkü o beldeye lâzım olacak malı, metaı uzaklardan alıyor, getiriyor; uygun bir fiyatla merhametli bir şekilde satıyor, sevap kazanıyor. O faaliyetle para da kazanıyor ama, Allah sevap de veriyor.
Dinimizin güzelliklerini okudukça anlayacaksınız, ben de fırsat buldukça güzelliklerini ifade etmeye çalışacağım.
Allah-u Teàlâ Hazretleri cümlemize İslâm'ın kıymetini bilmeyi nasib etsin... Hayatımızı İslâm'a göre geçirmeyi nasib eylesin... Rızasını kazanmayı nasib eylesin... Peygamber Efendimiz'in yolunda yürümeyi, Efendimiz'in sevgisine, şefaatine, iltifatına, teveccühüne ermeyi nasib eylesin... Ahirette de ona komşu olalım, sohbetine erelim... Rabbimiz cemâlini göstersin, rıdvân-ı ekberine cümlemizi vâsıl eylesin...
Bihürmeti ismihil-a'zam, ve bihürmeti nebiyyihil-muhammedinil-mustafâ aleyhis-salâtü ves-selâm...
Esselâmü aleyküm ve rahmetullàh, aziz ve muhterem kardeşlerim!..
01. 09. 2000 - Mekke
HAYIRLI CUMALAR
Prof. Dr. M. Es'ad COŞAN
************************
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder