15 Ağustos 2015 Cumartesi

Hekimoğlu İsmail - Sevk-i İlahi, kâinat nizamının gereğidir…

Hekimoğlu İsmail - Sevk-i İlahi, kâinat nizamının gereğidir…


Hekimoğlu İsmail
AİLE-SAĞLIK

Yazarlar Hekimoğlu İsmail-Ben İslamiyet'i seçtim!

Sevk-i İlahi, kâinat nizamının gereğidir…


Üstad Bediüzzaman, canlılardaki saika duygusunu açıklarken “Şuuru olmaksızın bir şeye sevk olunmaktır.” buyurmuştur.

Çiçeklerin tozları uçuşur, bunları birbiriyle buluşturan, meyveleri sebzeleri yaratan Allah'tır. Allah rüzgârla bulutları kırsal bölgeye sevk ediyor; yağmur buralara rahmet olarak yağıyor, canlıların rızkı bollaşıyor. Suyu yaratmak, buharları belli bir yerde tutmak, onu susuzların imdadına sevk etmek, sadece ve sadece Rezzak-ı Kerim'in işidir.

Sevk-i İlahi, kâinat nizamı içinde bir şubedir. Yani kâinattaki nizam olmasa dersek, karışıklık olsun, trafik kaideleri olmasın, polis olmasın, kanun olmasın hatta güneş doğmasın, gezegenler yörüngelerinde durmasın demiş oluruz. Sevk-i İlahi olmasaydı, hiçbir şey olmazdı. Çünkü her şey Allah'ın sıfatlarının tecellisidir. Çünkü Allah var, O'nun sıfatları da var; o sıfatlar tecelli edecek, her şey yaratılacak, bir nizama konulacak.

Kâinatı yaratan Allah'tır. Bizi bu dünyaya getiren, ahirete götürüyor. Öyleyse başımıza gelen her olayda Allah'ın sevki vardır.

Sevk-i İlahi'ye, yani Allah'ın kararına, lütfuna razı olmak lazım.

Her şeyi yaratan her şeyi bilir, kâinattaki düzen bozulmuyorsa, o düzeni devam ettiren olduğu içindir, her şeye gücü yeten Zat'ın her yarattığını vazifelendirdiği ve onu vazifesine sevk ettiği içindir…

Herkes kendi hayatında sevk-i İlahi'yi görebilir.

Müslüman ise “Bunda da bir hayır vardır.” der ve rahat eder. Şu dünyada öyle felaketler var ki, bu felaketler karşısında insan bazen çıldıracak duruma gelir. Amma her gecenin bir gündüzü vardır, gereği gibi iman eden Müslüman için kader, fırtınaya tutulmuş geminin yanaştığı liman gibidir.

Müslüman'a yakışan, Allah'tan razı olmaktır... Bu felaketlerin bütününden insanı koruyacak olan Allah'tır. Müslüman'a tek söz düşer; “Bunda da bir hayır vardır!”

İnsan, hücrelerinin sayısı kadar felaketlere namzettir. Başına gelen felaketlere kader nazarıyla bakamadığı için pek çok arkadaş bunalım geçirdi. Onlara diyorum ki: “Depresyona girmemenin birinci koşulu geçmiş ve gelecekle meşgul olmamaktır. Geçmişi bırak değiştiremezsin, geleceği bırak hükmedemezsin; o tarlalar dikenlidir. Bulunduğun ânı İslam'a uydur.”

Üstad Bediüzzaman Said Nursi buyurmuş ki, “Bazen zulüm içinde adalet tecelli eder. Yâni, insan bir sebeple bir haksızlığa, bir zulme maruz kalır, başına bir felâket gelir, hapse de mahkûm olur, zindana da atılır. Bu hüküm bir zulüm olur. Fakat bu vakıa adaletin tecellisine bir vesile olur. Kader-i İlâhî başka bir sebepten dolayı cezaya mahkûmiyete istihkak kesbetmiş olan kimseyi bu defa bir zâlim eliyle cezaya çarptırır, felâkete sürer. Bu, adalet-i İlâhiye'nin bir nevi tecellisidir.”

İnsanın elinden mükemmel bir şey çıkmaz, insan mutlaka hata eder. Sevk-i İlâhi, onu bir yerlere sevk eder. Acemi kaptan gibi “Deniz bitti!” dememelidir insan, ümitli olmalıdır.
 
 
 

1 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil