Samimiyet en güzel duadır
Efendimiz (s.a.s), dost ve –insaflı olması kaydıyla- düşmanın ittifakıyla her yönden mükemmel bir insandır. Zaten fazilet odur ki onu sadece dost değil düşman dahi kabul etsin. Evet, bir seferinde Hz. Ali ile beraber, Ebu Cehil’e, belki onuncu, belki yirminci kez giderler. Efendimiz (s.a.s) anlatacaklarını anlatır. Cevab-ı sevap göremeden geri dönerken, Hz. Ali, birden Ebu Cehil’e dönüp: “Ey Ebu Cehil! Sen Muhammed’e (s.a.s) gerçekten inanmıyor musun?” diye sorar. O ise tarihe geçecek şu cevabı verir: “Ey Ali, biliyorum ki o Allah’ın peygamberidir.
Ama niçin O?”
Efendimiz’e (s.a.s) –hâşâ!- şair diyen, mecnun diyen, sihirbaz diyen o insanlar, asla ona yalancı diyememişlerdir. Zira 40 yaşına kadar içlerinde yaşayan, çocukluğundan o yaşına kadar hayatının bütün safhalarını bildikleri ve o güne kadar el-Emin olarak isimlendirdikleri o zat, bu yaştan sonra, hem de Cenab-ı Hak adına yalan söyleyecek değildi. Onun hayatı, peygamberliğinin en büyük deliliydi. Hele hayatında öyle olaylar vardı ki Efendimiz (s.a.s), tavrını hiç değiştirmemiş ve samimiyetini daima muhafaza etmişti.
Allah bu dini hâkim kılacak!
İslamiyet’in ilk yıllarıdır. Müslümanların sayısının birer ikişer arttığı, akrabalar arasına, Müslüman olanlar sebebiyle ihtilafların girdiği o zamanlarda müşrikler bu duruma bir son vermek için aralarında anlaşırlar ve içlerinden bir heyet seçip Efendimiz’in (s.a.s) amcası Ebu Talib’e gönderirler.
Teklifleri şudur: “Eğer zengin olmak istiyorsa, aramızda para toplayalım ve O’nu Mekke’nin en zengini yapalım. Eğer evlenmek istiyorsa istediği kızla nikâhlayalım, yok eğer istediği hâkimiyetse, onu Mekke’nin reisi yapalım. Yeter ki bu yeni dini tebliğ etmekten vazgeçsin.” Ebu Talib’in, Efendimiz’e aktardığı bu teklife karşılık O’nun cevabı ne kadar samimidir: “Amcacığım! Eğer Güneş’i sağ elime, Ay’ı da sol elime verseler yine de bu davadan vazgeçmem. Ya Allah bu dini hâkim kılar ya da ben bu uğurda ölürüm. ”
Günaha bakmaktan nasıl korunurum?
Birisi, Cüneyd-i Bağdâdî'ye: "Gözümü namahreme bakmaktan nasıl koruyabilirim" diye sordu. Cüneyd: "Namahrem gördüğün zaman, Allah Teâlâ’nın seni, senin o namahremi görmenden daha iyi gördüğünü hatırla" buyurdu.
Bal Arısına İlham Edilenler
Bal arısı, Kur'ân-ı Hakîm'de, adına müstakil bir sûre (Nahl) bulunan ve mükemmel özellikleriyle âdeta mucize olan bir hayvandır. Ayette: "Rabb’in bal arısına ilham etti ki: "Dağlardan, ağaçlardan ve (insanların) kurmakta oldukları çardaklardan evler (kovanlar) edin. Sonra her çeşit meyveden ye de Rabbinin (sana) kolaylaştırdığı (ve ilham ettiği sanatı yayma) yollarına gir. O arıların karınlarından, renkleri muhtelif içecekler çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz ki, bunda tefekkür eden bir topluluk için (Allah'ın varlığına ve birliğine) kesin bir delil vardır." buyurulmaktadır. (Nahl suresi, 68-69)
Arıya, başta bal olmak üzere her biri ayrı ayrı şifa hazinesi olan değişik kimyevî maddeleri sentezleme kabiliyeti verilmiştir. Bal arısı denince akla daha çok bal gelmektedir. Oysa arıya, yapması için ilham edilen sadece bal değildir. Son yıllarda yapılan çalışmalarda balın dışında polen, arı sütü, arı zehiri, balmumu ve propolis denen maddeler de bal arısının ürünleri arasında sayılmaktadır.
Günün Hadisi
“Rabbinize karşı gelmekten sakının, beş vakit namazınızı kılın, ramazan orucunuzu tutun, mallarınızın zekâtını verin, yöneticilerinize itaat edin. Böylelikle Rabbinizin cennetine girersiniz.” (Tirmizî)
Günün Sözü
“Kabre hazırlıksız giren, denize kayıksız açılmış gibidir.”
(Hz. Ebubekir)
http://www.meydangazetesi.com.tr/samimiyet-en-guzel-duadir-makale,1180.html
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder